Bir sıtma hastası kadar zayıf bir adam düşünelim; birkaç dişi eksik, bir ikisi altın kaplama, beyaz atletli, gömleğinin düğmelerini iliklemiyor, hatta çoğu zaman gömlek bile giymiyor. Kolları ve sırtı bir ilkokul öğrencisinin resim defterinden çıkmış gibi duran dövmelerle kaplı. Spor salonlarına, ferah parfümlere, şık kombinlere, gurme yemeklere ve gökyüzündeki ofislere tehditmiş gibi duran bu adam Bağcılar’dan ya da Tarlabaşı’nın tekinsiz sokaklarından bir delikanlı abimiz değil. Die Antwoord’ün esas adamı Ninja.
Yüzümdeki sivilcelerin Büyük Ayı takımyıldızından daha büyük bir topluluk oluşturduğu, şişman liseli zamanlarımda ilk videoları ‘Enter the Ninja’yı görmüştüm. O kadar garip bir şeydiler ki, kılık kıyafetleri, tüm estetik değerlere meydan okumaları, savruklukları… Yeni bir tür keyif verici madde icat etmişim kadar sevinmiştim. Nirvana’nın ‘Lithium’ şarkısının vücut bulmuş hali gibiydiler: “Ben çirkinim, sorun yok çünkü sen de öylesin.”
İlk şarkılarından bu yana pop sahnesinde tuhaf ve grotesk bir rüzgâr estirmeye devam ediyorlar. Güney Afrika kültüründen ödünç aldıkları, işe yaramaz, çirkin manasına gelen ZEF sözcüğünden, 70’lerin punk’ına benzer bir kültür yarattılar. Amerikan popüler kültürünün kara kıtaya çarpıp parçalara ayrılmasıyla ortaya çıkan kırıntıları toplayıp Güney Afrika’nın alt kültürleriyle birleştirdiler. Suç, getto hayatı cinsellikle ilgili parodi gibi duran şarkılarına Yolandi’nin Afrikaans dilinde yazdığı sözleri de ekleyip kolonyal dönemleri de rahmetle anmaktan çekinmediler. Die Antwoord, ‘District 9’ ve Nelson Mandela ile birlikte Güney Afrika’ya dair en meşhur üç şeyden biri. Bunu kendileri dile getiriyorlar, üstelik şaka ya da ironi iması yapmaya gerek duymuyorlar. Kendi varlıkları büyük bir şaka gibi zaten. ‘District 9’ın yönetmeni Neill Blomkamp’ın son filmi ‘Chappie’de rol almaları bu iddiayı güçlendiriyor. Öte yandan Harmony Korine ikiliyle kısa filmler çekiyor, Lady Gaga onlarla turneye çıkmak istiyor, Marilyn Manson’dan Jack Black’e birçok ünlü videolarında rol alıyor.
Güzelliğin tekdüze, formüllere dayalı ve çoğunlukla sıkıcı olduğu günümüz popüler kültüründe bizi kurtaracak olan belki de çirkinliğin ta kendisidir. Olur da bu konsere yolunuz düşerse kusursuz Instagram pozları yakalamaya çalışmak yerine nerede olduğunuzu unutuna kadar dans edin. Yapabileceğiniz en iyi şey tam olarak bu.