[title]
Evli bir çift, aralarında sönen aşkı alevlendirmek için bir hafta sonu kaçamağı yapmaya karar verir. İlk senaryosunu yazan Justin Lader’ın bol sürprizli senaryosu, ilk yönetmenlik denemesini gerçekleştiren Charlie McDowell ile güzel bir uyum içinde çalışıyor. İkilinin haylaz ve oyunbaz bir filme imza attığını söylemek rahatlıkla mümkün.
Ethan (Mark Duplass) ve Sophie (Elisabeth Moss), Kaliforniya’da sessiz sakin takılırken bir ‘Alacakaranlık Kuşağı saçmalığı’ ile yüz yüze geliyorlar fakat bir süre sonra bunu kabullenmeyi öğreniyorlar. Bunun ne olduğunu açıklamak filme ihanet olacağından o konuya hiç girmiyoruz ama şunu söylemeden geçemeyiz: Birini olduğu gibi sevmenin güzelliğine vurgu yaparken ‘sevdiğiniz insanın gelişmiş bir versiyonu karşınıza çıksa ne yapardınız?’ sorusunu gündeme getiriyor ‘The One I Love’.
Bu kadar iddialı bir konsepte sahip olan filmin son kısmında oyunbozanlık yapması biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Kara mizah soslu anlatısını metafizik öğelerle süsleyen öykü heyecan yaratsa da perdede olup bitenleri tasvir eden müzikler her şeyin altını fazlasıyla çiziyor. Bunlara rağmen film ilişkiler üzerine yaratıcı bir komedi-dram olmayı başarırken, oyuncular da büründükleri farklı rollerin altından kalkmayı başarıyorlar. Tomris Laffly