saroyan ülkesi
  • Film

Saroyan Ülkesi

Reklâm

Time Out diyor ki

Ermeni asıllı Amerikalı yazar William Saroyan’ın yazdığı hemen her metne tesir etmiş bir şehir vardır: Ailesinin doğup büyüdüğü, sonra da zorunlu göçle terk etmek zorunda kaldığı Bitlis. Saroyan, 1964’te kökenlerinin izini sürmeye karar verir, önce İstanbul’a ardından da zorlu bir yolculukla Bitlis’e ulaşır. Yanında Türkiye’den bir gazeteciyle birlikte Bitlis’i arşınlarken, kendi kimliği ve Ermeni halkının geçmişi üzerine düşünür durur. Lusin Dink’in ilk uzun metrajı olan ‘Saroyan Ülkesi’, işte bu yolculuğu belgeselle kurmaca arasında sık sık gidip gelen bir üslupla yeniden canlandırıyor. Suların üzerindeki, camlardaki yansımalarından görebildiğimiz William Saroyan bir silüet olarak varoluyor filmde. Ama bunun da ötesinde, sesiyle, kaleme aldığı metinlerle, onun Bitlis’i deneyimleme şekline şahit oluyoruz. Bu şekilde, belki onun yüzünü perdede görmekten çok daha tesirli bir seyir tecrübe ediyoruz. Lusin Dink, Saroyan’ın yazınsal üslubunu görsel olarak yakalamaya, tasvirleri kamerasıyla canlandırmaya çalışırken, bir yandan da, Ermeni halkının yaşadığı acıları bu yolculuk aracılığıyla yeniden düşünmemizi; doğduğu topraklardan sürülmenin ne demek olduğu, memleket kavramının ne denli karmaşık bir yapısı olduğu üzerine de kafa yormamızı sağlıyor. Galası geçtiğimiz İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Yarışma bölümünde yapılan film, daha sonra da festival yolculuğuna devam etti, 10. Uluslararası Altın Kayısı Film Festivali’nde Gümüş Kayısı Ödülü’nü kazandı ve Locarno Film Festivali’nin Open Doors bölümüne seçildi. Kaçırmayın deriz. Filmin İngilizce altyazıyla gösterildiğini de ekleyelim.

 

Uzun Lafın Kısası: William Saroyan’ın gölgesiyle birlikte Bitlis’i ziyaret ederken, yazarın zihnine doğru ve Ermeni halkının yaşadıklarına dair bir yolculuğa çıkıyoruz.

 

Reklâm
İlginizi çekebilecek diğer içerikler