[title]
Zamanın IMF Başkanı ve Fransa’nın gelecekteki başkanı olacağı tahmin edilen Dominique Strauss-Kahn 2011 yılında New York’ta bir otel görevlisini taciz etmekten yakalanmıştı. Bu nahoş durum içinde erkek kibrinin yaptırabildiklerinden, Şekspiryen karakterlerin trajik düşüşlerine kadar birçok şey gözlemlenebiliyordu. İkna edici kanıt bulunamayınca suçlamalar geri alındı. Fakat şimdi orijinal ‘Bad Lieutenant’ın (1992) yaratıcısı Abel Ferrara bu skandaldan yola çıkarak Gérard Depardieu’nun canlandırdığı Devereaux adlı kurmaca karakter üzerinden benzer bir öykü anlatıyor.
‘Welcome to New York / New York’a Hoşgeldiniz’de Ferrara’nın 80’lerde adını duyurmasına neden olan birçok ‘kötü çocuk’ anları mevcut. Film, aşırı derecede rahatsız edici seks sahneleriyle, yaptıklarından pişman olmayan rezil karakterinin düşüncelere dalıp gitmesi arasında salınıp duruyor. Hem karakterden nefret etmemiz hem de onu yok edebilecek olan arzularına esir olmuş bir adama sempati beslememiz sağlanıyor. Filmdeki zamparalık sahneleri teatral bir şekilde ortaya konuyor fakat Depardieu bu sahnelerin altından büyük bir ciddiyetle kalkıyor. Açıkçası, Ferrara her şeyi havaya fırlatmış ve bizi kendi kendimizle baş başa bırakmış gibi. Böylece film yüzeysel ve didaktik olmaktan çıkıp malzemesini çok daha etkili hale getirmeyi başarıyor. Depardieu filmde her şeyi bir arada tutan en önemli öğe. Depardieu’nun kendini tüm çıplaklığıyla ortaya koyabilen, cömert oyunculuk anlayışı, Dominique Strauss-Kahn’ın kaypaklığıyla nasıl bir özdeşim kurabildiğini gösteriyor ve bu, filme daha büyük bir derinlik katıyor. Arsız bir filmden ötesi ‘New York’a Hoşgeldiniz’. İnsan ruhunun ve iktidarın derinliklerinde gezen, en karanlık gizemlerini anlamaya çalışan ama sorduğu soruları cevapsız bırakan samimi ve kayda değer bir çalışma. Trevor Johnston