[title]
Bu yıl Cannes Film Festivali’nin Yönetmenlerin 15 Günü bölümünde dünya galasını yapan ‘Mustang’, sürpriz bir çıkışla Fransa’nın En İyi Yabancı Film dalında Oscar adayı oldu. Deniz Gamze Ergüven’in ilk uzun metrajı olan yapım, akrabalarıyla bir köy evinde yaşayan beş kız kardeşin tutsaklığa dönüşen hayatlarına anlatıyor. Beş kızın okulun son günü sınıftaki erkeklerle denizde deve güreşi oynaması, köyde büyük bir dedikoduya neden olur. Bunun üzerine, kızların namusunu kendisine dert edinen amcaları kızları bütün yaz eve hapsetmeye karar verir.
Beş kız kardeşin muhafazakâr baskılara karşı gelerek, akrabalarıyla mücadele etmesi filmin temel dramatik çatışmasını oluşturuyor. Beş kardeşi beraber hareket eden tek bir bedenmiş gibi tasvir eden yönetmen, kızları sahipsiz başıboş gezen, isyankâr atlara, ‘mustang’lere benzetiyor. Film, oyuncuların performanslarından aldığı güçle beş kız kardeşin özgürlük mücadelesini seyirciye hissettirebiliyor. Fakat kızların başına arka arkaya gelen talihsiz olayların bazen öykünün bütünlüğüne zarar verdiğini de belirtmek gerek. Karakterlerin, muhafazakâr bir toplumda genç kadınların maruz kaldığı çeşit çeşit baskıyı teker teker yaşaması senaryodaki hesapları ortaya çıkarıyor. Bu hesaplı tutum, olay örgüleri arasında boşluklar doğmasına, karakterlerin motivasyonlarının yeteri kadar ikna edici olmamasına neden oluyor. Film her ne kadar duygusu ve estetiğiyle belli bir seyir zevki yaratmayı başarsa da, anlatısal anlamda kimi yerlerde tökezliyor. Bunlara rağmen ‘Mustang’, izlenmeye değer bir ilk film.