[title]
Nedir? Babaları savaşta olan dört kız kardeşin yıllara yayılan hikayesi.
Neden izlemeli? Efsane oyuncu kadrosu için.
Greta Gerwig sadece iki film yönetti ama şimdiden bir marka haline geldi. Louisa May-Alcott imzalı klasik romanın mütevazı bir yeniden çevrimi olan ‘Little Women’ın daha beşinci dakikasında Gerwig’in ne kadar yetenekli olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz. Kendine oldukça güvenen Jo, New York’taki bir yayınevinin ofisinde oturmaktadır. 1860’larda olduğumuz için, “bir arkadaşın” kitabını satmaya çalışmaktadır. Ancak anaç bir editör bunu fark eder ve genç kadına acır. Elinde bir kalemle kitabı okur ve yorumlarını “En sonunda karakterin evlendiğinden ya da öldüğünden emin ol,” diyerek sonlandırır. Jo, mutlu bir şekilde şehirde koşmaya başlar, tıpkı Gerwig’in ‘Frances Ha’da yaptığı gibi.
Eğer Gerwig’in yorumu ile daha önce izlediğiniz veya okuduğunuz ‘Küçük Kadınlar’ arasında bağ kuramıyorsanız, bu anlaşılır bir şey. Gerwig kız kardeşlik, büyüme, nostalji ve kendi geçmişimizin yasını tutma gibi romanın özündeki temaları alıyor ve kendi görsel dilini yaratıyor. Hikayesi Gerwig tarafından iç içe geçmiş iki yarı halinde tekrar bir araya getirilmiş. Babaları savaşta olan Massachusetts’li kız kardeşlerin enerjisi, filmin ilk yarısında ekrandan adeta dışarı taşıyor. Vazgeçilenleri ve ertelenen hayalleri izlediğimiz yedi sene sonrası ise mavi tonlarında resmediliyor. ‘Little Women’ bazen bir komedi gibi işliyor: Kötü bir saç kesimi için dökülen gözyaşı ya da insana bir Noel mucizesi gibi hissettiren mutfaktaki geçiş sahneleri… Gerwig Louisa May-Alcott’ın vizyoner tavrını, muazzam bir şekilde beyaz perdeye uyarlıyor.