[title]
Tıpkı ‘All is Lost’taki Robert Redford, ‘Cast Away’deki Tom Hanks ve ‘127 Hours’daki James Franco gibi Blake Lively de tek başına hayatta kalmaya çalışan karakterleri canlandıran aktörlerden biri artık. Kusurları olsa da oldukça eğlenceli bir film olan ‘The Shallows’da Lively’yi büyük beyaz bir köpek balığı ile mücadele ederken izliyoruz. ‘The Shallows’ gücünü senaryosunun basitliğinden alıyor. Annesini kaybedişinin ardından tıp fakültesinden ayrılan Teksaslı sörfçü Nancy (Blake Lively), soluğu bir zamanlar annesinin de sörf yaptığı, Meksika’nın gözlerden ırak bir kıyısında alıyor. Denize açılan Nancy, sörf tahtasından düşünce kıyıdan birkaç yüz metre ötedeki bir kayalığın üzerine çıkıyor. Etrafında dolanıp duran avcı köpek balığını alt etmeye çalışıyor. Yaralarını küpeleriyle dikiyor, nevrotik bir martıya terapi yapıyor. Gece hayatta kalmaya, sahil güvenliğe sinyal göndermeye çalışıyor. ‘The Shallows’ bir ‘Jaws’ değil; o nedenle büyük beklentiler içine girmeden izlenmesi gereken bir film. Lively’nin beyazperdedeki alımını başarıyla kullanan ‘The Shallows’, sonlara doğru inandırıcılığını yitirse de bir kadının güçlenme öyküsünü etkileyici bir şekilde yansıtmayı başarıyor. Lively’nin tek başına bir filmi taşıyabileceğini tüm izleyicilere kanıtlamasıyla da önemli.