[title]
Hitchcock’un vârisi Brian de Palma, King’in romanını 1976 yılında beyazperdeye uyarlamış ve akıllara kazınan sahnelerle dolu sağlam bir filme imza atmıştı. Yeniden yapımların moda olduğu Hollywood’da ‘Carrie’ de bir kez daha beyazperdeye uyarlandı ama yönetmen koltuğunda Kimberly Peirce olunca, eleştirel yaklaşmadan önce temkinli davranmakta fayda var. 1999’da çektiği ilk uzun metrajı ‘Boys Don’t Cry / Erkekler Ağlamaz’ ile kariyerine cesur bir başlangıç yapan Kimberly Peirce, o zamandan bu yana oldukça sessiz. Sıradan bir banliyö kasabasında yaşayan, okulda itilip kakılan, sessiz görünümlü ama telekinetik güçleriyle korkutucu bir potansiyele sahip Carrie’nin öyküsü, Peirce’in sahalara dönüşü için iyi bir fırsat olabilir. Brian de Palma’nın klasikleşen yorumunda Sissy Spacek’in tekinsiz suratıyla özdeşleşen Carrie rolünde, İsveç’ten çıkma vampir filmi ‘Let the Right One In / Gir Kanıma’nın (2008) yeniden çevrimi ‘Let Me In’le (2010) meşhur olan Chloë Grace Moretz var. Carrie’nin dinî vecibelere fazlasıyla kafayı takmış tuhaf annesini ise Hollywood’un en iyi kadın oyuncularından Julianne Moore canlandırıyor. Tüm bu güvenilir isimlerin bir araya gelmesi, hem Stephen King hayranlarını hem de sinema tarihine mâl olmuş sayısız sahne barındıran Brian de Palma klasiğinin tutkunlarını tatmin etmeye yetecek mi, göreceğiz. Efsanevi mezuniyet balosu sahnesinin bu yeni yorumda nasıl bir hal aldığını merak etmemek de mümkün değil.
Uzun lafın kısası: Stephen King’in kült romanı ‘Carrie’yi Brian de Palma’dan sonra bir kez daha uyarlamanın manası ne diye sorabilirsiniz, ama Kimberly Peirce’in hatırına bir şans verilebilir.