[title]
Peter Strickland 70’lerin ‘Eurotrash’ filmlerine hayran bir yönetmen. Çığlıklarla dolu İtalyan B sinemasının yanında, sinemalarda seks filmlerinin gösterildiği dönemde tuhaf tiplerin içini gıcıklayan erotik lezbiyen filmlerine de büyük bir hayranlık besliyor. Yönetmenin seyirciyi içine çeken son filmi ‘The Duke of Burgundy’, Cynthia ve Evelyn adındaki iki göz alıcı kadın arasında geçen sado-mazo ilişkiyi perdeye taşıyor. Avrupa’nın adı verilmeyen bir köşesinde geçen film 60’lı ve 70’li yılların popüler erotik sinemasına öykünüyor.
‘The Duke of Burgundy’ ilk başta sadece müstehcen bir film olarak görülebilir. Karakterlerin birbirlerine karşı duydukları şehvetin içinde kayboluşlarını izlerken, zulme uğrayan hizmetçi ve kibirli ev sahibi rollerine büründüklerinde ilişkilerinin sonuna geldiklerini de anlıyorsunuz. Biri seksi gecelik yerine salaş pijamalarla misafir odasında belirmeye başlıyor. Bu satırlarda tasvir edilemeyecek kadar küçük düşürücü eylemlerde bulunurken bile tartıştıkları oluyor.
Strickland’in en marjinal film türlerinden birini alıp onu orta yaş endişeleriyle doldurmasında karamsar bir taraf da var. ‘The Duke of Burgundy’, elini korkak alıştıran bir müstehcenliği sevenlere göre değil. Soğuyan bir tutkunun sessizliğine hassas bir şekilde yaklaşıyor ve yüzeyinde dönen tuhaflığın aksine aslında oldukça geleneksel bir öykü anlatıyor. Joshua Rothkopf