Durabilmenin büyüsü
‘Her Şey Geçer’de özellikle şehirde yaşayan belki de yaşamak zorunda hisseden birçok kişinin arzuladığı bir hayata dair hikayeleriniz var. Siz de İstanbul kaosunda yaşarken böyle bir hayatın hayalini kurar mıydınız?
Henry David Thoreau, “Toplumun olduğu yerde hastalık vardır” der. Çok da haklıdır. Bunu, insanı aşağılamak için değil, aksine onun özgün niteliklerini yüceltmek için söyler. Bizler yığınlar halinde yaşamayı toplumsallık sanıyoruz. Bir yerde yığılmak patolojiktir ve yalnızca dert doğurur. Çağdaş toplumların çoğu çürümüş ve dolayısıyla hastalık yayan kalabalıklardan başka bir şey değil artık. 19. yüzyıl başında ticaretin akması için yapılan şehir planlamasında bugün milyonlar yaşamaya, yemeye içmeye, kakasını yapmaya çalışıyor. Üstelik bu insanlar ticaret filan yapan insanlar da değil, gemileri yok, tütün ayıklamıyorlar ya da ne bileyim pamuk tüccarı değiller. Bu kalabalıkların çoğu emekli, çocuk, genç. Yaşlıların, çocukların çok daha rahat, temiz ve sakin bir hayat yaşıyor olmaları gerekir oysa. Orta yaş hakkında bir şey söyleyemeyeceğim. Macera yaşamaya hakları, güçleri var. Nefesleri buna yeter. Ama yaşlıları ve çocukları şehirlerden kurtarmamız gerekir, bunu günde yüz defa söyleyebilirim. Annemlere de söylüyorum. Çalışmıyorsunuz, çıkın artık şehir merkezinden diyorum ama alıştık buraya diyorlar. Alışmak sevmekten daha zor geliyor, biliyorum. Ama bir şehre, bir insana, bir yaşam biçimine tutunmak da lüzumsuz. Hayat çok büyük, gizemli, tatlı bir şey. Keşfetmek içi