Ali Deniz Şensöz

Ali Deniz Şensöz

Articles (4)

Yeşim Ustaoğlu ile son filmi 'Tereddüt' üzerine

Yeşim Ustaoğlu ile son filmi 'Tereddüt' üzerine

Filmin fikri nasıl ortaya çıktı? Hikâye nasıl olgunlaştı?Filmin hikâyesi aslında hepimizin deneyimlediği durumlarla ilgili. Elmas’ın, Şehnaz’ın ya da filmdeki erkeklerin hikâyeleri sıradan anlarla örülü. Hikâye, ‘Araf’tan sonra kendiliğinden gelişti diyebilirim. Zehra’nınkine benzer, daha derinlikli bir hikâye oluşturmaya çalışırken Elmas ortaya çıktı. Ardından onun üzerinden Şehnaz karakteri gelişti. İkisine de bakan bir hikâye oluştu. Zehra ile Elmas’ın hikâyeleri arasında nasıl bir köprü kurabiliriz?İçinden çıkılmazmış gibi görünen bir durumun içinden ikisi de kendilerini anlayarak, kendileriyle yüzleşerek çıkıyorlar. Bazen seçerek bazen de seçmeden bu hallerin içine düşüyoruz. Kendimizle hesaplaşmaya başladığımız, karşımızdaki insanı anlamayı becerebildiğimiz zaman, bu içinden çıkılmazmış gibi görünen durumlarda umut beliriyor. ‘Araf’ta da aynı durum var. Olgun’la evlenme kararını Zehra tek başına alıyor. Bunu yine tabuları yıkarak yapıyor. Ailesinin ve etrafındakilerin tasvip etmediği bir şeyi kendi iradesini kullanarak yapıyor. Daha önce kuramadıkları bağı kurabildikleri için evleniyorlar. Şehnaz da zor bir durumun içinden kendisiyle hesaplaşarak çıkabiliyor. Elmas, içinde gizli kalmış duyguları dışa vuruyor, içini döküyor, annesiyle hesaplaşıyor. Evine, büyümüş, bütün bu travmaların neden yaşandığını kavramış, içindeki irini atmış biri olarak dönüyor. Üst orta sınıfa mensup terapist Şehnaz’la, alt sınıftan, çocuk yaşta evlendirilmiş Elmas’ın hikâyesi bir noktada kesişi
Kıvanç Sezer ile son filmi 'Babamın Kanatları' üzerine

Kıvanç Sezer ile son filmi 'Babamın Kanatları' üzerine

‘Babamın Kanatları’ ilk uzun metrajın. Senaryonun ortaya çıkış sürecinden bahsedebilir misin?Çıkış noktası bir gazete haberiydi. Ömer Çetin adlı üniversite öğrencisi bir gencin İstanbul’da okul inşaatında çalışırken düşüp ölmesine dair bir haberdi bu. Ailesiyle röportaj yapmışlardı. Onların yaşadığı çaresizlik duygusu bir yumru gibi boğazıma oturmuştu. İlk başta bundan bir film yapma düşüncem yoktu. Fakat konuyu araştırdıkça, işçilerin, yoksulların ve madunların dünyasına girmeye başladıkça giderek bununla ilgili bir film yapma fikri oluştu. İşçi ölümlerinde dünya üçüncüsü olduğumuzu, bu ölümlerin basitçe kaza deyip geçilemeyecek cinayetler olduğunu fark ettikçe tam da yapmam gereken şeyin bu olduğunu düşünmeye başladım. Senaryoyu ise üç yıl boyunca defalarca yeniden yazdım. Yazmak, yeniden yazmaktır derler. Öyle oldu. Özcan Alper’in ve Alman bir senaryo doktorunun katkılarıyla, yılmadan her ayrıntıya önem vererek senaryoyu tamamladım. Senaryoyla eş zamanlı olarak da bütçe arayışı süreci oldu. Bakanlığın desteğiyle çektik filmi ama onun dışında pek destek bulamadık. Kasım 2015’te ise çekimlere başladık. 2016’nın Mayıs ayında filmi tamamladık. Kan parası, öyküdeki önemli çatışmalardan biri. Bu meseleyle ilgili nasıl bir araştırma yaptın?İlk araştırmalarımdan sonra kan parasıyla ilgili birçok avukatla görüştüm. İş mahkemelerinde işlerin nasıl yürüdüğü, hukukun nasıl işlediğine dair konuştuk. Ayrıca şirketlerin bu konudaki tutumunu, ailelerin buradaki hak mücadelelerini dinledim
Aslı Özge'yle son filmi 'Auf Einmal / Ansızın’ üzerine

Aslı Özge'yle son filmi 'Auf Einmal / Ansızın’ üzerine

‘Auf Einmal’, Türkiye’de gerçekleşen bir olaydan esinlenilerek ortaya çıkmış. Filmde bir kadının, Karsten adlı genç bir adamın evinde ölü bulunmasının ardından yaşananlar anlatılıyor. Öykü nasıl şekillendi?İnternette, genç bir kadının yeni tanıştığı bir adamın evinde nedeni belli olmayan bir şekilde öldüğünü okudum. Ertesi gün medya evli ve bir de çocuğu olan bu kadının gece vakti adamın evinde ne aradığına, nasıl ölmüş olabileceğine dair birçok haberle doluydu. Ben vaktimin bir kısmını Berlin’de geçirdiğim için bu genç kadının ne kadar ünlü olduğunu bilmiyordum. Dolayısıyla kişilerden ve olayın kendisinden çok, bu olayın tartışılma biçimi ve açılımları, toplumun ve medyanın bireyler üzerinde yarattığı baskı, hayatlarımızı kontrol etme mekanizması ilgimi çekti. Hikâyeyi Almanya’da anlatmak istemenin nedeni neydi?Öncelikle gerçek olayı ve kişileri anlatmak istemiyordum, ancak Türkiye’de herkes ister istemez yazdıklarımı olayın kahramanları ve aslıyla karşılaştıracak, hatta o gece olanları aydınlatmamı bekleyecekti. Halbuki benim için bu olay sadece bir çıkış noktası oldu, karakterler ve hikâye ise tamamen benim bağımsız olarak yazdıklarımdan oluşuyor. Ayrıca Türkiye’de çekseydim, diğer bir beklenti de konunun ‘ahlak’ üzerinde yoğunlaşması olabilirdi. Her ne kadar genç kadının yargılanması beni çok rahatsız etmiş olsa da olayı farklı açılardan ele almak istedim. "Filmden çıktıklarında insanların kendileri ve kendi yargılama biçimleri üzerine düşünmelerini istedim." Film Hamle
Seren Yüce ile son filmi 'Rüzgarda Salınan Nilüfer' üzerine

Seren Yüce ile son filmi 'Rüzgarda Salınan Nilüfer' üzerine

Birçok festivalden ödüllerle dönen ilk filmin ‘Çoğunluk’tan altı yıl sonra ikinci uzun metrajını çektin. İki film arasındaki uzun aranın nedeni neydi?Bendim. Çekmeye niyet ettiğimiz bir senaryo vardı ancak karakterler doğru bir eksene oturmamışlardı, üzerine Gezi olayları yaşandı ve o süreçte yaşananlar yapılacak herhangi bir şeyi anlamsız kılıyordu. O sene çekimi erteledik ve sonrasında kurmaya çalıştığım fikir de son haline ulaştı. Filmin seyirciyle buluşması da bu zamanı buldu. ‘Rüzgarda Salınan Nilüfer’, Türkiye orta sınıfına sert bir bakış atan ‘Çoğunluk’ gibi sınıfsal dinamikler üzerine kurulu bir film. Bu sefer öyküyü üst tabakadan iki aile üzerinden kurmanın nedeni neydi?Daha yakından tanıdığım bir kesim. Ayrıca anlatmak istediğim, başta kendisi sonrasında çevresiyle suni bir ilişki geliştiren kişilerin daha çok bu kesimin bir özelliğini yansıttığını düşünüyorum. Bağımsız Türkiye sineması alt sınıf öykülerine odaklanan bir geleneğe sahip. Sence sinemamız Türkiye toplumuna orta ya da üst sınıf üzerinden bakmak konusunda neden çekingen?Üst sınıfın itici bulunması, onlarla vicdani bir ilişki kurulamaması, bu sınıfa mensup kişilere nefretle karışık duygularla bakılması, üst sınıfa dair kahramanlaştırılacak bir öğe olmaması gibi sebepler sayabilirim. Diğer taraftan bakarsak sanırım alt sınıfa ait hikâyelerde çelişkilerin, dramların daha belirgin olduğu, duyguların daha yoğun yaşandığı yönünde bir algı var. Alt sınıfları anlatmanın, daha vicdani bir noktadan onların filmini