Fotoğraf: Onur Esen
Fotoğraf: Onur Esen

Ötekilerin var olma savaşı

DasDas’ın projesi ‘Ben Varım’ ötekileştirilen insanların hikayesini anlatan bir müzikli oyun. Sahnede canlı performans sergileyen orkestradan koroya, her detayı özenle çalışılan eseri oyuncuları Didem Balçın, Hülya Gülşen ve Yeliz Kuvancı’dan dinledik.

Reklâm

Öncelikle isim olarak neden ‘Ben Varım’ı tercih ettiniz?

Hülya Gülşen Oyunun orijinal ismi ‘Neukölln Mucizesi’ydi ama her yere uyarlanabilecek bir isim olsun istedik. Bir de izleyince göreceksiniz, oyunun meselesine de hizmet eden bir isim ‘Ben Varım’.

Yeliz Kuvancı Uzun süre ‘mucize’ ismiyle bahsettikten sonra adı değişince yabancılaşmıştım ama oyuna çok uygun olduğunu düşündüm. 

Oyunda rol almaya sizi ikna eden ne oldu?

Yeliz DasDas çatısı altında olması benim için çok etkiliydi çünkü bu vesileyle çok iyi bir ekip kuruldu. Teksti okuduğumda da zaten içinde olmaya heveslenmiştim. “Bunu kaçıramam,” dediğim bir işti, yani beni sorgulamaya iten hiçbir sebep olmadı.

Hülya Ben de iyi kadro, iyi oyun, iyi yönetmen üçlemesine iyi prodüksiyon da eklenince herkes gibi projede yer almak istedim. Ayrıca metnin “sözü” olan bir metin olduğunu düşünüyorum. Öyle oyunları oynamak her zaman daha kıymetli tabii ki. Eğlenceli bir müzikli oyundan çok daha fazlası.

Didem Balçın Bir de DasDas olarak hoşumuza giden şeylerden biri, 1990’larda yazılmış bir oyunun, konusu son derece basit olmasına rağmen hâlâ güncelliğini korumasıydı.

Kadro nasıl oluştu? Sesi iyi olan oyuncular mı bir araya geldi?

Didem Koro için seçmeler oldu. Oyuncular ise birbirini tanıyan ve uzun süredir bir arada olan isimler. Açıkçası bizim için uyum da çok önemliydi. İnsanlığı, tiyatroya bakışı nasıl diye düşündük daha çok. Ekibin aynı dili konuşması mühimdi. Ne mutludur ki herkes aynı dili konuşuyor.

Hülya Bir de sanırım bizler oyuncular olarak çok iyi şarkı söylüyor olmaya değil de derdini melodili anlatmaya bakıyoruz. Yönetmenimiz Ümit Bey’in (Aydoğdu) de böyle bir yaklaşımı var.

Didem Bir de Hülya Gülşen’in oynadığı Edith karakteri hasta bir kadın ve onun kusursuz şarkı söylemesi gerçekçi olmayacaktı. 

Oyunda kime hayat veriyorsunuz? Canlandırdığınız karakteri nasıl tanımlarsınız?

Yeliz Ben Dorothea’yi yani Johannes’in karısını oynuyorum. Dorothea her şeyi olduğu gibi görüp aktaran, oyundaki en doğrucu ve girdiği ortamda ayrıksı durmayan tek karakter olabilir. Bir de bana bu hikaye dışlanmışların, bir yere ait olamayanların, başkaldıranların, ötekilerin hikayesi gibi geliyor. Dorothea tüm bunların dışında kalıp onları izleyerek yer yer dehşete kapılan ve onlara bir şeyler anlatmaya çalışan çok boyutlu bir karakter.

Hülya Ben Edith’i yani anneyi oynuyorum ama bu annenin anaç yanı ön planda değil. Kendisi oldukça kötü durumda. Hayatın mecburiyetleri onu sevimsiz kılmış ama aynı zamanda bir o kadar gerçekçi. Bir kenar mahalledeyiz ve burada benim karakterim de dahil herkesin bir mucizeye ihtiyacı var. Ama mucizeleri gerçekten bekleyecek miyiz, biz mi yaratacağız yoksa başkalarının mucizelerinden mi faydalanacağız? Bu oyunda çok fazla şey göreceğiz; fırsatçılık, bencillik… Tabii, hepsi biraz da toplumun ve düzenin getirdiği şeyler.

Didem Oyundaki hemen hemen herkes, Dorothea ve belki biraz Carl dışında, öteki. Jasmine yani benim oynadığım karakter de dahil herkes bir basamak ileri gitmek veya kendine bir standart sağlamak için pek çok şeyden feragat edebilir. Hepsi aynı. 

Peki, burası İstanbul’daki hangi kenar mahalleye benzetilebilir?

Didem Eski Fikirtepe diyebiliriz. Malum Fikirtepe de değişti ve dönüştü. Baktığınızda Fikirtepe gibi bir yerde böyle bir olay yaşandığında, yani sakat bebeği olan bir kız bir anda şöhret olduğunda, Neukölln’deki gibi bu mucize olarak yorumlanabilir. Çünkü bunun gerçekten mucize olduğuna inanmak isteriz. 

‘Ben Varım’ın hazırlık süreci nasıl geçti? Müzikal anlamda nasıl bir çalışma yaptınız?

Hülya Müzikli oyun tabii normal bir oyuna göre çok daha kapsamlı bir iş ama çok kalabalık ve uyumlu bir kadroyuz. Koromuz, orkestramız, vokal koçumuz var ve çok sıkı bir şekilde çalışıyoruz.

Yeliz Açıkçası müzik konusunda ben de önceden endişelenmiştim ama vokal koçumuz Günay’la (Acar) çalışmaya başlayınca epey rahatladım.

Hülya Günay “Ben şarkı söyleyemem,” diyen herkese şarkı söyletebilir. 

Müzikallerde dekor, koro, müzisyenler kısacası prodüksiyon çok önemlidir. Nasıl bir prodüksiyon göreceğiz?

Hülya Dekor ve ışık Cem Yılmazer’e aitKoromuz sanırım bizden daha sıkı çalışıyor. Açıkçası ben 20’li yaşlarda olup onların arasında yer almayı çok isterdim. Şahsen onlara çok özeniyorum.

Yeliz Ben de. Burada koreografımız Tuğçe Tuna’nın isminin altını çizmek istiyorum. Bizi müzikli oyun ve müzikallere mesafeli kılan neyse, o yabancılaşmayı ortadan kaldırıyor.

Didem Sahnede canlı müzik yapan bir orkestramız ve12 kişilik bir koro ekibimiz var. Yönetmenimiz Ümit Aydoğdu’nun anlattığı dünyaya ait bir set kuracak Cem Yılmazer. O set bana hissiyat olarak ‘Truman Show’u hatırlatıyor. 

Tiyatroya alışan seyirci müzikallere de aynı ilgiyi gösterecek mi sizce?

Hülya Bence kesinlikle gösterecek.  

Yeliz Bizim yaklaştığımız yerden yaklaşılınca ben de müzikallerin ilgi göreceğine inanıyorum.

Didem Bizimkinin müzikal değil müzikli oyun olduğunu tekrar söylemek isterim; oyunun metni çok sağlam ve müzik aslında oyunda bir araç. Müzik, oyunumuzun anlatımını renkli kılıyor. Dolayısıyla yine bir oyun sahneliyoruz aslında, sadece içine tat katıyoruz. 

İzleyip de unutamadığınız müzikli oyun veya müzikaller hangileri?

Hülya Geçen sene Londra’da ‘Matilda’yı ve ‘Everybody’s Talking About Jamie’yi izledim ve bayıldım.

Didem Tabii, yurt dışında inanılmaz oyuncu kadrolarıyla çalışılıyor, bir rolün beş farklı oyuncusu oluyor. Onu da unutmamak lazım.

Yeliz Ben de Londra’da Hampstead Theatre’da izlediğim ‘Beasts and Beauties’i unutamıyorum. Yetişkinlere masallar tadında bir oyundu. Her oyuncu hem muazzam oynuyor hem de muazzam şarkı söyleyip dans edebiliyordu. Beden hakimiyetleri büyüleyiciydi.

12, 13, 27 Şubat, DasDas Sahne, 20.30, bilet fiyatları için bkz. biletix.com

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm