Facebook’un arama motoruna İffet Karanis yazdığınızda gizemli bir profil ile karşılaşıyorsunuz. Sadece tek bir arkadaşı olan bu kişinin paylaşımlarında, fotoğrafı çekilmiş tablolar dikkat çekiyor. Nasıl olduklarını merak edip üzerlerine tıkladığınızda bu eserlere uzun uzun bakma ihtiyacı duyuyorsunuz, zira sanatçının kompozisyonlarının her birinde sizi şaşırtıp keyiflendirecek bir detay mutlaka var.
Dikkatimizi çeken ilk tablonun odağında beyaz elbiseli bir kadın yer alıyor. Tuvalinin önünde resmedilmiş bu kadın figürü, belki de İffet Karanis’in ta kendisi. Bu eseri incelerken sanatçının resim yapmaya başlamadan hemen önce ya da çalışma esnasında poz verdiği izlenimine kapılıyoruz. Bakışları tam üzerimizde. Bu klasik duruşun en çarpıcı yönü ressamın sol eli. Gergin ve kararlı bir şekilde tuttuğu fırçasıyla beraber tuvaline dönük oturan ressam, sanki bir an önce resim yapmaya dönmek istiyor. Dış dünyanın taleplerini karşılamaktan öte, eseri aracılığıyla sanatçı ruhunu ifade etmeyi sabırsızlıkla bekliyor adeta.
2006 tarihli bir diğer tabloda ise İffet Karanis tülbent takan, yöresel kıyafetli bir kadını resmetmiş. Çiçekli bir perdenin önünde yan oturan bu figür, yere düşmüş bir ip yumağının bağlı olduğu bir örgü şişi tutuyor. Bu tabloda da klasik ve oturaklı fon-model-poz ilişkisini sarsan bir harekete tanık oluyoruz. Kadın şişi tablonun başka hiçbir bölümünde yer almayan bir keskinlikle dimdik tutuyor. Bu dikey detay, kadının uzun bacaklarını simetrik uzatışındaki telaşsız ve uysal tavırla da örtüşmüyor. Belki de bu kadın göründüğü kadar tehlikesiz ve saf değildir diye düşünmeden edemiyoruz.
Sanatçının başka bir tablosunda ise bir pencerenin önüne yerleştirilmiş bir masa görüyoruz. Masanın beyaz örtüsü, belli ki bilinçli bir şekilde düzgün örtülmemiş. Meyve, ekmek gibi yiyecekler ile vazo, bıçak gibi objeler yer alıyor bu masanın üzerinde. Bu, mutfaktaki yaşamın doğal akışıyla meydana gelmiş bir natürmort manzarası değil. Ekmeğin yarısına kadar dilimlenmesinden, örtülerin ve perdenin birbiriyle uyumlu kıvrımlarına, yere düşmemiş de yerleştirilmiş meyvelerden kavanozun üzerindeki ters kaşığa kadar her detay üzerinde sanatçının incelikle düşündüğü belli.
İffet Karanis’in hayatı durağanlaştıran ve detaylar aracılığıyla hikayeler anlatan tablolarındaki renk kullanımı da gerçekten hayranlık uyandırıyor. Bir udu odağına alan tablosunda İffet Karanis, bu sırtı bombeli enstrümanın ardına pembe çiçekli yeşil bir perde resmetmiş. Udun hemen yanına ise üzerinde gerçek pembe çiçeklerin olduğu kalın yeşil kapaklı bir kitap yerleştirmiş. Yumuşak tonlara sahip bu optimist renkler, sanki resmedilen enstrümana ait hoş bir melodi yaratıyor.
Dingin kadınların tek başlarına kitap okudukları ya da öylece durdukları; meyvelerin iştah kabartmak yerine karakter edindikleri daha pek çok huzurlu resim yapmış İffet Karanis. Ancak bu resimlerde sanki hüzünlü bir taraf da var. Belki de bu eserleri resmeden gizemli sanatçı artık aramızda olmadığı için onları ister istemez böyle yorumluyoruz. Oysa İffet Karanis resimlerinde, gün ışığının hakimiyetindeki bir masanın üzerine yanan bir mum bırakacak kadar mizahi olabilen bir sanatçı. İffet Karanis ne yazık ki geçenlerde aramızdan ayrıldı. Ve ardında, ruhumuzu okşayan tablolarını bıraktı.
1953-1957 tarihleri arasında Saint Martin’s School of Art’ta resim öğrenimi gören İffet Karanis, 1958-60 yıllarında da Hammersmith College Of Art and Architecture’da heykelcilik, uygulamalı sanatlar, tekstil desenleri ve litografi dersleri aldı. Bir süre İngiltere’de çalıştıktan sonra İstanbul’a dönüp bir desen atölyesi açtı. Yaşamı boyunca da resim yapmayı sürdürdü. 41 sene evli kaldığı eşi Avni Bey ile Beylerbeyi’nde kedi ve köpekli bir evleri ve mutlu bir yaşamları vardı. İş Bank Parmakkapı ve Şark Sigorta galerilerinde kişisel sergiler açtı. Paşabahçe, Arçelik, Eczacıbaşı ve Deniz Harp Okulu gibi birçok özel koleksiyonda eserleri yer aldı.