a corner in the world ekibi
Fotoğraf: Murat Durum
Fotoğraf: Murat Durum

'A Corner in the World' festivalinin ekibi ile tanışın

A Corner in the World ekibinden düzenledikleri festivalin detaylarını dinledik.

Reklâm

FATİH GENÇKAL, CLAIRE Zerhouni ve Burcu Yılmaz’dan oluşuyor A Corner in the World ekibi. Bu üçlü aynı zamanda Bomontiada Alt’ın da eş küratörleri. Gençkal 2010’dan bu yana oyunculuk, yönetmenlik, eğitmenlik, prodüktörlük gibi işlerle meşgul. 2014’te Kadıköy Yeldeğirmeni’ndeki Köşe adlı mekanın kurucuları arasında yer alan Gençkal’ın bu dönemde yolu Claire Zerhouni ile kesişmiş. Suriye başta olmak üzere birçok ülkede yaşamış bir kültür yöneticisi, eğitmen, yazar ve küratör Zerhouni. Beraber neler yapabilecekleri üzerine epey kafa yoran Zerhouni ve Gençkal ikilisi, 2015 yılında A Corner in the World festivalinin ilkini gerçekleştirmişti. Festival ikilinin dansçı, eğitmen ve kültür yöneticisi Burcu Yılmaz ile tanışmasına da vesile oldu. Bu üçlü kendi girişimleriyle sürdürdükleri A Corner in the World Festivali’ni bu yıl Bomontiada ve çevresindeki çeşitli mekanlarda gerçekleştiriyor. Şimdi, sözü onlara bırakalım. 

2015 yılında A Corner in the World (Dünyada Bir Köşe) sahne sanatları festivalinin ilkini gerçekleştirdiniz. Festivalin Orta Doğu’daki ülkelerden performans ve dans gösterilerine odaklanmasına nasıl karar verildi? 

Fatih: Sadece Orta Doğu değil, Türkiye’nin etrafındaki diğer bölgeleri de içeriyor odağımız. Türkiye’nin yakın coğrafyasından çağdaş sahne sanatçılarını buluşturma fikri, Türkiye ve dünyadaki sahne sanatları alanı içinde sanatçı ve organizatör olarak bulunduğum son yedi-sekiz yıl içinde şekillendi. Coğrafi, tarihsel ve kültürel yakınlık içinde olduğumuz bu coğrafya ile çoğunlukla belli etiketlerin ve siyasetin hegemonyasında bir ilişkimiz var. Bununla beraber bu bölgedeki toplum ve sanatçılar son 10 yıldır birbirlerine yakın deneyimler yaşıyor. Ancak bu deneyimleri birbirleriyle paylaşma olanakları kısıtlı. Bölge ülkeleri ile Avrupa arasında mevcut olan hareketlilik ne yazık ki kendi aralarında yeteri kadar yok. Sanatçılar arasındaki paylaşım ve iş birliği olanaklarına katkı sağlamanın önemine inanarak bu festivali yarattık. Festivalin varlık sebebi bu, bir tema ya da konsept değil. Seyircinin sanatsal ve toplumsal ezberlerinin yanı sıra uluslararası sanat ortamının etiketlerini de sarsmak istiyoruz. 

Burcu: Ağırladığımız pek çok sanatçı ilk kez Türkiye’de iş gösteriyor, hem buradaki seyirci hem de sanatçılar ile tanışıyor. Tüm sanatçılardan harika geri dönüşler alıyoruz. Festival bağımsız sanatçılara, mekanlara ve inisiyatiflere yer verdiği için sanatçılar iş birliği yapabilecekleri birçok olası partner ve kurum ile de tanışmış oluyor. Şunu da eklemek isterim: Dünyanın ve özellikle Orta Doğu’nun yıllardır içinde bulunduğu durumun ve Türkiye’ye doğru yarattığı zorunlu insan göçünün boyutlarını biliyoruz. Yaratmaya çalıştığımız etkileşim bir arada yaşadığımız insanlara karşı farklı ve daha zengin bir bakış açısı geliştirmemizi sağlıyor. Her sene kendi ezberimizi yeniden bozuyoruz ve öğrendiklerimize çok sarılmadan bir sonraki sene yeni şeyler öğrenmek niyetiyle yola çıkıyoruz. 

Festivali gerçekleştirmek finansal açıdan nasıl mümkün oldu? 

Fatih: İlk festivalde kendi yağımızda kavrulduk. Köşe döneminden ilişkimiz olan Kadıköy Belediyesi ve Fransız Kültür Merkezi bu fikre güvendi ve bizi destekledi. Kitlesel tonlama yoluyla da küçük bir bütçe oluşturduk. Bunun dışında tamamen kendi bağlantılarımızla, Türkiye’de iş göstermeyi çok isteyen ve böyle bir platform fikrinin heyecanlandırdığı sanatçı arkadaşlarımızın desteğiyle yola çıktık. Herhangi bir karşılık beklemeden, sadece temel ihtiyaçlarının karşılanması koşuluyla gelip festivalin parçası oldular. Ayrıca Kadıköy’deki pek çok bağımsız mekan da bize kapılarını açtı. İlk festivali yaptıktan ve çok iyi tepkiler aldıktan sonra ikinci festival sürecinde şu anki ekibin çekirdeğini oluşturduğu bir festival çalışma grubu kurarak bir yıl boyunca çeşitli fonlara başvurup finansal kaynak sağlamaya çalıştık. Böylece ikinci festivali daha profesyonel koşullarda gerçekleştirdik. 

Claire: Aslında her festivalin koşulları birbirinden çok farklıydı. Bu sene A Corner in the World X Bomontiada Alt programı kapsamında gerçekleşiyor festival. Bomontiada ve Pozitif’ten destek alarak ilerlediğimiz bu sene, yapısı ve ilerleyişi itibariyle ilk iki seneye göre çok farklı. İçerik konusundaki tavrımızda bir değişiklik yok tabii ki. 

A Corner in the World için bir araya gelmenizden kısa bir süre sonra Bomontiada Alt’ın küratörlüğüne getirildiniz. Alt önce bir çağdaş sanat galerisiyken, sizinle beraber birçok disiplinden etkinliğin düzenlendiği dinamik bir kültür sanat alanına dönüştü. Alt’ın yeni kimliği nasıl belirlendi? 

Claire: Bu konu insanların kafasını karıştırıyor biraz. Biz ilk festivalimizi 2015’te yaptık. İkincisini 2016’da yaptıktan ve etkinliklerimizi festival dışında senenin tümüne yayma üzerine planlar yapmaya başlamışken Bomontiada ve Pozitif ekibiyle yolumuz kesişti. Alt’ın kimliği ve Bomontiada’nın genel kürasyonu Pozitif’e ait. Alt’ın daha dinamik bir kültür sanat alanına dönüşmesi kararının alınma sürecinde biz kendilerine çeşitli sunumlar hazırladık ve ortak bir vizyon doğrultusunda Alt’ın programına yön vermeye başladık. 

Alt’ta kariyerlerinin farklı dönemlerindeki gösteri sanatçıları için rezidans programları hazırladınız. Sanatçılar bu dönemsel fırsatları nasıl değerlendirdiler? Mekanla ve gündemle ilişkileri nasıl oldu? 

Burcu: Bu alanda farklı pozisyonlarda çalışmış ve üretmiş insanlar olarak misafir sanatçı programları bizim çok önemsediğimiz ve şehirde eksik olduğunu düşündüğümüz bir alan. Önceki festivallerimizde de kısıtlı imkanlarla sanatçılara yeni iş üretebilmeleri için olanak sağlamaya çalıştık. Bomontiada Alt’ta bu programı yapılandırıp geliştirmeye çalışıyoruz. İlk sezonumuzda toplam beş yeni iş üretildi burada. 

Fatih: Bomontiada bu program için ideal bir alan. Burası şehrin birçok yaratıcı aktörünü bir araya getiren bir kültür kampüsü. Leica Gallery ve Atölye gibi iki önemli kurum var burada mesela. Yani misafir ettiğimiz sanatçılar sadece Alt’ta bir stüdyoda çalışmıyor, buradaki tüm imkanlardan faydalanabiliyor. Biz de sanatsal üretimde farklı disiplinlerin birbirinden etkilenmesini ve öğrenmesini önemseyen bir ekip olarak bunu çok değerli buluyoruz. 

Festivale katılan uluslararası sanatçılar nasıl seçiliyor? Öncesinde tanıştığınız sanatçıları mı davet ediyorsunuz yoksa sanatçılar kendileri mi başvuru yapıyor? Programı belirlerken ne gibi kriterlere bağlı kalıyorsunuz? 

Fatih: Seçkimizi takip ettiğimiz diğer festivallerde işler izleyerek yapıyoruz. Bu hep böyle değildi tabii. Bu yıl bir tema fikri ile yola çıkmamıştık, beğendiğimiz işler bize tema için ilham verdi. 

Burcu: Festivalin yerel programı için ise açık çağrı yaptık. Açık çağrıyı hem bize yeni sanatçılarla karşılaşma fırsatı verdiği, hem de eşitlikçi bir yanı olduğu için önemsiyoruz. Öte yandan tema belirlendikten sonra tema ile ilişkili iş üretmesi için bazı sanatçılara iş sipariş ettiğimiz de oluyor. Bu yıl hepsinden biraz var. 

Festivalin teması ‘Dünya Düz?’. Biraz açar mısınız bu temayı? 

Claire: Az önce de bahsettiğimiz gibi festival temasına ilgilendiğimiz işler ve sanatçılar ilham verdi. Çalışmaları ve var oluşlarıyla dünyaya ve yaşadığımız gerçekliklere dair farklı bakış açıları sunan işler var bu yılki festivalde. Ayrıca tüm işler kadın ve kuir sanatçılara ait. 

Fatih: ‘Dünya Düz?’ teması feminist yazar Andrea Dworkin’in şu cümleleri ile şekillendi: “Kadınlara dünyanın bizim için düz olduğu öğretildi ve eğer fazla ileri gidersek aşağı düşebileceğimiz. Buna rağmen bazılarımız fazla ileri gitti ve şimdiye kadar düşmedik. Benim inancım, benim feminist inancım odur ki düşmeyeceğiz.” Biz de yaşadığımız dünyada bu inancın, bu ‘fazla ileri gitme’ merakının ve bizlere çeşitli şekillerde dayatılan algıları ters yüz etmenin önemli bir mücadele alanı ve eylem olduğunu düşünüyoruz. 

Festivalde geçmiş senelerden farklı ne olacak? 

Claire: Bu yıl festival merkezi Bomontiada. Festivali biraz daha kompakt hale getirmek istiyorduk, zira bu işi çok küçük bir ekiple yapıyoruz ve işin kalitesini yükseltmek için buna ihtiyaç duyuyoruz. Ayrıca Mimar Sinan Üniversitesi başta olmak üzere Bomonti’deki çeşitli mekanlara da yayılıyoruz. Corner Pro etkinliğimiz ise SALT’ta gerçekleşecek. Alt’ta birlikte çalıştığımız ekip de festivalin çekirdek kadrosuna dahil oldu. 

İlk iki festivalin katılımcı profili nasıl şekillendi ve bu seneye dair tahminleriniz neler? 

Burcu: Oldukça genç bir katılımcı profilimiz var. Sahne sanatları ve diğer yaratıcı alanların kesiştiği alanlara ve yeni keşiflere ilgi duyan bir kitle bizi takip ediyor. Hedefimiz hem bu kitleyi büyütmek hem de daha fazla alandan, kültürden ve arka plandan insanın bir araya geldiği yeni karşılaşma olasılıkları yaratmak. Bunu başarabilmek için hem Bomontiada içindeki yapılarla, hem de farklı kurumlarla iş birliklerini çok önemsiyoruz. Çok disiplinli bir içeriği olan bir festival olduğumuz için farklı kitlelere ulaşma kapasitemizi de yüksek görüyoruz. 

Alt 29’59’’ ismiyle her ay 30 dakika altında süren performansların gösterildiği bir etkinlik düzenlemeye başladınız. Böyle bir konseptin olması kısa işler üreten sanatçıların kendilerini göstermelerini sağladığı gibi, bunu denememiş sanatçıları da bu yönde bir üretime de teşvik ediyor olabilir mi? Sürenin kısalması ve prodüksiyon imkanlarının kısıtlanması sanatçılara ne katıyor? 

Claire: Bence bu, sanatçıları özgürleştiren ve onlara üretme cesareti veren bir program. Bu yüzden de umarız ki yeni üretimleri teşvik ediyordur. Aldığımız geri dönüşler hep bu yönde ve bu bizi çok sevindiriyor. 

Burcu: Prodüksiyon imkanlarının kısıtlı olması, üretmek için asıl ihtiyacın insanın içindeki yaratıcı enerji olduğu fikrine götürüyor bizi. 

Claire: Ayrıca bu program kapsamında iş gösteren sanatçılara o ay Alt’ta gerçekleşen tüm etkinliklere davetiye hediye ediyoruz. Böylece sanatçıları birbirlerinin işlerini izlemeleri için de teşvik ediyoruz. 

İstanbul’un sahne sanatları gündemine çeşitlilik ve yenilik getirdiniz. Günümüzün kültür sanat sahnesini nasıl yorumluyorsunuz? İstanbul’da sizi ne heyecanlandırıyor? 

Claire: İstanbul’da yaratıcı alanlarda faaliyet gösteren kişiler için çalışmalarını sürdürülebilir kılmak, görünür olmak ve kendilerine alan yaratmak kolay değil. Biz çalışmalarımızla bu tip alanlar yaratmaya gayret ediyoruz. Özellikle bağımsız ve farklı disiplinlerin etkilerine açık oluşumları ve sanatçıları, onların yaratıcı süreçlerinde risk almalarını desteklemek istiyoruz. Şehirde büyük bir yaratıcı potansiyel var ve bu tip alanların çoğalması gerek. 

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm