[title]
Mim Kemal Öke’yi günden güne daha popüler hale getiren Must’ın ardından cadde, kitleleri kendini çekecek yeni bir adrese daha kavuştu: Raphael. Eskiden Den’in bulunduğu yerde açılan mekanın ismi hem Rönesans sanatçısı hem de bir melek olan Raphael’den ilhamla seçilmiş. Üç tarafı ve tavanı camdan oluşan transparan mimarisiyle Raphael, caddenin havasını iç mekana da taşıyor. Nişantaşı’nın geniş kaldırımlarının avantajından yararlanan mekanda dilerseniz dışarıda oturabilir, bu hayat dolu caddenin havasını soluyabilirsiniz. Mekanın müdavimleri havanın güzel olduğu günlerde bu bölümde yer kapmak için birbiriyle yarışacak kuşkusuz. Koyu kahverengi; koltuk, sandalye ve masalarda neredeyse ton değiştirmeden kullanılmış. Duvarlardaki dar ve uzun kafeslerin ardına gizlenmiş kısık aydınlatmalar ise içeride dingin bir atmosfer yaratıyor. Etrafınızda size hangi yılda olduğunuzu hatırlatacak, çağdaş dekorasyon trendlerine ait unsurlara rastlamıyorsunuz. Bu zamansız atmosfer Raphael’in klasik bir şıklığa sahip olmasını sağlıyor ve mekanın arzuladığı çoklu kimliğe bürünmesinde rol oynuyor. Hem evinizdeki salonun domestik rahatlığını hem de en ciddi konuların tartışılacağı toplantıların profesyonel gereksinimlerini aynı anda sağlayabiliyor Raphael. Lucca ve Mitte Karaköy ile tanıdığımız Turgay Yıldız Raphael’de restoran, lounge ve kafe konseptlerini aynı çatı altında buluşturmayı başarmış. Kendisi de Nişantaşı’nda büyümüş olan Yıldız, Raphael ile civardaki güçlü komşuluk ilişkilerinin sürdürülmesi için bir alan da yaratmak istemiş. Menüdeki dikkatimiz çeken lezzetlere de değinmeden geçmeyelim. Kalamar tempura’daki kurutulmuş domatesler susam yağıyla lezzetlendirilmiş. Neredeyse çiğnemeden ağzınızda hafifçe dağılan somon ızgaraya ise naneli bezelye püresi eşlik ediyor. Karamelize elmalı cheesecake’in kremsi kıvamına karşı koymak da imkansız. Nişantaşı’nın yeni gözdesini siz de en kısa zamanda keşfedin.