[title]
René Goscinny ve Albert Uderzo’nun kalemlerinden çıkma ‘Asterix’i okumuş olanlar Gallia ismine aşinadır ve kabul edelim ki bu küçük yere ister istemez sempati duyarlar. Nasıl duymasınlar ki; koskoca Roma İmparatorluğu’na kafa tutmayı başaran -sihirli iksir faktörünü de göz önünde bulundurmak lazım- ufacık bir yöre bahsettiğimiz. Şimdi bu yarı gerçek, yarı kurgu destansı hikâyeyi ‘Asterix’ serilerinden çıkarıp Nişantaşı’na kadar getiren genç bir şef ve onun yine en az kendisi kadar genç olan mekânı Gallia var. Gallia’nın ve sahibi Fuat Halaç’ın iddiası gayet net: Çevresindeki büyük ve isim yapmış restoranların hepsinden daha iyi olabilmek. Bunu başarabilmek için gerekli her şeye de sahip.
Somon tartlar
Fuat Halaç kimilerinin hayallerini süsleyen; Emeril Lagasse, Graham Elliot ve Mehmet Gürs gibi isimlerin CV’lerinde adı geçen Johnson & Wales University’den mezun, o yüzden beklentinizi ne kadar yüksek tutarsanız o kadar iyi. Gallia biraz füzyon mutfağı heveslisi, amacı sürpriz tabaklarda sürpriz kültürleri ve lezzetleri birleştirerek beklenmedik tatları yakalamak ve bunları paylaşmak. Tabii bu sırada lezzetten hiçbir şartla ödün vermemek. Neden bahsettiğimizi anlamak için ağız sulandıran Gallia menüsünün hemen başlarında yer alan soğan çorbalı wonton’a (22 TL) bir bakın. Tek başına harikalar yaratan soğan çorbasını nasıl daha iyi kurgulayabiliriz diye düşünüp püre haline getirmişler ve onu kremalı peynir sosla birlikte kocaman bir mantının içine enjekte etmişler. Her saniyede farklı bir malzemenin tadını hissetmek için ideal bir seçenek. Porcini mantarlı risotto topları (28 TL) bugüne dek karşılaştığımız amacına ulaşamayan denemelerin aksine tam kıvamında; ne mantar tadından bayılıyorsunuz ne de risotto yerine taş pirinç yiyorsunuz. Deniz mahsullü Benedict ise (27 TL) ekmek üzerinde gelen kalamar, ahtapot ve karides karışımından oluşuyor, en tepede bir son dokunuş olarak poşe edilmiş bıldırcın yumurtası bulunuyor. Hindi ciğerinden yapılma ciğer ezme (18 TL) ile iki farklı lezzet kültürünü aynı anda tatmanız mümkün: Ya incir reçeliyle yiyip Güney Fransa’ya gideceksiniz ya da zencefilli salsa sosla yiyip Güneydoğu Anadolu’ya ait bir lezzet tadıyormuş gibi hissedeceksiniz. Makarna, risotto, sandviç ve burgerlerden ayrı olarak üçlü bir pizza menüsü ve geniş bir ana yemek menüsü de var Gallia’da. Pizzalardan menemenli (27 TL) ve kokoreçli olanları (30 TL) midenizde yer kaldıysa muhakkak deneyin. Ama kokorece mesafeliyseniz temkinli yaklaşmanızı tavsiye ederiz çünkü kokoreçli olan tam bir kokoreç bombası.
Menünün yıldızı ne diye soracak olursanız; ev yapımı teriyaki sosla 14 saat boyunca pişirilip, mısır polentası ve sote baby ıspanakla servis edilen dana kaburga (60 TL) deriz. Löp et aşığı olanlar tatlılara geçmeden önce mutlaka şans vermeli. Pişmaniyeli cheesecake (20 TL) ve balkabaklı crème brûlée’yi de (18 TL) ne kadar anlatsak az, biz hâlâ hangisinin favorimiz olduğuna karar veremedik. Bundan birkaç yıl sonra Gallia muhtemelen yeme içme dünyasının tozunu attıracak, siz siz olun; onu ilk keşfedenlerden biri olmaya bakın. Cin fikirlerle yaratılan yemekler İstanbul’da kolay kolay rastlamadığımız türden. Erçağ Akın