[title]
Baget kadar, makaron kadar Fransızlıkla bağdaştırdığımız bir diğer kelime ‘bistrot’ fakat kökeni başka topraklardan. ‘Bistrot’ kelimesinin Paris’in Ruslar tarafından işgal edildiği dönemde Rus askerlerin kafelerde sipariş verirken kullandığı, çabuk anlamına gelen ‘bystro’dan türediği söyleniyor. Bu kavramla iyice yakınlaşmanın tam vakti, çünkü Fransız Kültür Merkezi’nin içindeki kafe Bistrot Français adı altında baştan aşağı yenilendi. Mekânın merkezde düzenlenen etkinlikleri yakından takip eden bir gündemi var; alt kata taşınan sergi alanındaki işlere paralel konuşmalar, film gösterimlerini takip eden söyleşiler gerçekleşiyor. El yapımı aydınlatma ürünlerinden anlaşılıyor ki tasarımı üstlenen Olmaz İşler ekibi geri dönüştürülmüş malzemeleri tercih etmiş. İç mekânı tavandan sarkan kâğıt gemileriyle ne kadar şirin olsa da esas nimet bahçeleri. Öndeki bahçesi Merkez’in yeşil alanlarına bakan ferah bir yer; arka taraftaki bahçesi ise İstiklal Caddesi’ni unutturacak kadar sessiz ve sakin bir köşe. Yeditepe Üniversitesi Gastronomi Bölümü’nden Şef Nicolas Cartier’nin hazırladığı menüde krema, patates ve pırasalı soğuk çorba Vichyssoise ve croque madame gibi Fransız lezzetlerinin tabii ki yeri var. Fransa İstanbul Başkonsolosu Muriel Domenach’ın bile içine sinen bir menü hazırlanmış, tavsiyesi patates graten, Institut Français İstanbul’un müdürü Matthieu Bardiaux’nunki ise bonfile pavé. Özellikle bonfile şaşırtıcı derecede iyi; eti yumuşacık, ortası sulu ve kırmızı olacak şekilde kararında pişirilmiş. Başkonsolos Domenach’ın dediğine göre Bistrot’nun, iki kültürü daha da yakınlaştıracak, Fransız mutfağını tanıtacak merkezî bir yer olması planlanıyor.