Daha önce Galata’daki George Hotel’in restoranı Le Fumoir’ın eski mutfak şefi Sara Tabrizi ve farklı mekânlarda beraber çalıştığı Volkan Karabal’ın ortak çabalarıyla hayata geçirilmiş. Tabrizi Aheste’nin öyküsünü yavaş pişen, yavaş yenen yemekler ve yavaş yaşamla bir meyhane sevdasının bileşimi olarak özetliyor.
İç dekorasyonu New York’un Lower East Side bölgesindeki mekânları andırıyor. Ufak ama ferah. Büyüklü küçüklü yedi masanın yanı sıra deri divana kurulup kafa dinleyebilirsiniz ya da arkadaşlarınızla uzun uzun laflayıp yemek yiyebilirsiniz. Mekânın tüm felsefesi de buna dayanıyor aslında. Yavaş yemek, yavaş yaşam.
Çalışanları sıcak, güleryüzlü, ilgili ve aşçılar dahil tüm ekip oldukça genç. Aheste’nin menüsü de boyutuyla doğru orantılı. Kahvaltı, ekmek üstü/ekmek arası ve salatalar olarak üç bölümden oluşuyor. Gündüz için ayrı, akşam için ayrı bir menüsü var Aheste’nin. Akşam meze tabaklarıyla bir sokak arası meyhanesine dönüşüyor. Mutfaklarında mümkün olduğunca organik ve yöresel ürünler kullanma gayreti içindeler. Kahvaltı zamanındaki tartlar, kekler, kişler, muffin’ler, granola ve reçeller, öğle zamanında yerini tam buğday ve ekşi mayalı ekmekler üzerinde çeşitli bruschetta’lar va salatalara bırakıyor.
Füme balık (levrek), roka, pembe domates, avokado, kırmızı soğan, zeytinyağı ve limondan oluşan ekmek üstü ve ev yapımı limonata ile bir öğlen kaçamağı yaptık. Ekmek üstü seçeneklerinden diğer bir gözümüze çarpan enginar confit, fesleğen, Erzincan tulumu, ceviz, rezeneli zeytinyağı ya da ev köftesi, közlenmiş patlıcan ve kırmızı biber, roka, nar ekşisi, zeytinyağı birleşiminde ve Aheste’nin tavsiyesi olan isli bulgur, ızgara sebzeler ve taze yeşilliklerden oluşan firik salatasında da aklımız kalmadı değil.
Ahşap bir tablanın üstünde geliyor ekmek üstü, adının bu denli sıradan olmasına aldanmayın sunumu son derece iştah açıcı. Malzelemelerin tazeliğine ve lezzetine diyecek yok. Üstü soğuk altı sıcak (ekmek) kombinasyonu gayet uyumlu. Tıka basa doymak isteyenlere buranın daha çok meze ve hafif yemekler sunan bir mekân olduğunu anımsatmakta fayda var. Porsiyonlar konusunda büyük hayaller kurmamaları için.
Öğle saatinde Aheste oldukça sakin ama yemekleri paket yaptırıp götüren mahalleli de yok değil. Tatlı menüsü az ama öz. Havuçlu kek ve mozaik pasta arasında pasta ağır basıyor ve masamızda lezzetiyle baş köşeye oturuyor.
Akşam saatlerinde ise masaları Türk, İran, Osmanlı, Ermeni ve Rum kültüründen esintiler taşıyan modern dünya mezeleri donatıyor. Harissa havuç ve baharatlı yoğurt, deniz levreği ceviche, kök sebzeler ve füme yoğurt gibi soğuk mezelerin yanı sıra humuslu kalamar, yaprak ciğer, taze içbaklalı mini köfteler, uykuluk, ızgara dil ve ançuezli ıspanak püresi gibi sıcak mezeler akşam menüsünün önde gelenleri. Aheste ana yemeklerinde de iddialı. Özellikle de meyve ve sebzelerle donanmış kuzu yemeği terkib-i çeşidiyeye güvenleri sonsuz. Bu seferlik tatmasak da Aheste’nin terkib-i çeşidiyesinin ünü yayılacağa benziyor. Öğlen ekmek üstü ve salatalar 20 TL civarındayken akşam menüsündeki mezelerin tanesi 15 ile 30 TL arasında değişiyor.