Şarkı yazmaya nasıl başladınız?
Hep sadece kendim için şarkı yazdım. Bunu dünyayla paylaşmak gibi bir niyetim yoktu, çünkü bu benim gizli ve kutsal alanımdı. Daha az yalnız hissetmemi sağlıyor. Ancak annem vefat ettikten sonra, hikayelerimi paylaşmak için çok güçlü bir dürtü hissettim. Müzik iyileşmeme yardımcı oldu ve umarım benzer deneyimler yaşayan insanları da rahatlatır. O zamanlar 25 yaşındaydım ve yoğun duygularla yüzleşebilen bir adam olmam gerektiğine karar verdim. Öyle başladı bu yolculuk.
Morpheus ismini nasıl buldunuz?
Şarkılarımın fikirlerinin çoğu doğrudan bir rüyadan çıkar. Bu yüzden komodinimin üzerinde her zaman bir not defteri bulundururum. En iyi sözler, o anda rastgele gelseler bile doğrudan o defterden çıkar. Piyanonun başında otururken, benim için şarkı yazmanın en iyi yolu hayal kurmaktır. Bu o kadar rahat bir ruh hali ki, sanki şarkıyı o rüyadan dünyamıza çekiyormuşum gibi hissediyorum. Sanırım hayalperest bir insanım (gülüyor). Bu yüzden sahne ismimi Yunan rüya tanrısı Morpheus'tan.
Şarkı sözlerinin ortaya çıkma ve bestelerle buluşma sürecinde size neler ilham veriyor?
Bana en çok gerçek yaşam deneyimleri ilham veriyor. Bu modern dünyada insan olmak ne anlama geliyor? Acıyı nasıl güzel ve değerli bir şeye dönüştürebilirim? Her şarkı anılarımın bir anıtı gibi. Her zaman önce melodiyle başlarım ve sonra bu melodilerin bilinçaltımda bana ne anlattığını dinlemeye çalışırım. 'The Sunrise' şarkısında, şarkıyı şekillendirirken zaten “sunrise” diye bağırmıştım. Yani bu, melodi ve sözlerin birlikte doğduğu nadir anlardan biri.
Geçen yıl ilk EP'nizi yayınladınız, bu albümün duyguları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
İlk EP'm 'Morphosis' annem vefat ettiğinde hissettiğim karanlıkla yüzleşmek üzerineydi. Ya uzaklara bakmayı ya da doğrudan gözlerinin içine bakmayı seçebilirsiniz. Ben uzaklara bakmak istemedim. Müzik buna izin vererek iyileşmeme yardımcı oldu. Yeni EP’m 'The Ascent' yüzünüzü tekrar güneşe dönmekle ilgili. Umut, güç ve güven bulmakla ilgili.
Bir röportajınızı izledim; anneniz hakkında şarkılar yazdığınızda onun yanınızda olduğunu hissettiğinizi söylüyordunuz. Bu duygu beni gerçekten etkiledi, onun için yaptığınız şarkı/şarkılar hangileri?
Aslında ona çok atıfta bulunuyorum. 'Gold'u özellikle bu anılar hakkında yazdım, onlar kalbinizde güvende tuttuğunuz sürece altına dönüşecekler. Yeni EP'm 'The Ascent'teki bazı anlarda onun sesini bile duyabilirsiniz.
‘The Ascent’ EP’niz kısa bir süre önce yayımlandı. Bu EP’ye dair neler söylemek istersiniz?
Çok heyecanlıyım çünkü nihayet daha ritmik unsurlarla yeni prodüksiyon seslerini keşfediyorum. Prodüktörlüğünü Thomas Azier üstlendi. Dinleyicimin reaksiyonlarını çok merak ediyorum.
'Burning in Paris' en etkilendiğim şarkılarınızdan. Hikayesini sizden öğrenebilir miyim?
Annemin her zaman çok sayıda planı ve birçok hayalden oluşan bir yapılacaklar listesi vardı. Bazı hayalleri büyüktü, bazıları ise babamla Paris'e gitmek gibi gerçekten somuttu. 'Burning in Paris', bunları onunla birlikte yapma şansını kaçırdığı için pişmanlık duyan babamın hikayesini anlatıyor. Hep zaman lüksüne sahip olduğumuzu düşünürüz, oysa böyle bir lüksümüz yok.
Müzikle ilgili ileriye dönük bir hayaliniz var mı?
Montreux Caz Festivali'nde çalmayı çok isterdim. Aspendos Tiyatrosu'nda orkestra eşliğinde konser vermek harika olmaz mıydı? Müziğime çok yakışacağını düşünüyorum. Ayrıca Christine and the Queens gibi iş birliği yapmak istediğim pek çok harika sanatçı var.
Severek dinlediğiniz ya da müziğinize ilham veren sesler kimler?
Çocukken Stevie Wonder ve Prince gibi duygusal isimleri çok dinlerdim. Ama Camille Saint-Saëns gibi klasik bestecileri de takdir ederdim. Yaşım ilerledikçe Kate Bush, Charles Aznavour ve Björk gibi etkileyici sanatçıları takdir etmeye başladım. O zamanlar şarkılarının ardındaki anlamı tam olarak kavrayamıyordum ama her notayı hissediyordum. Bu 'aciliyet' hissi beni muazzam bir şekilde şekillendirdi.
Bir röportajınızda doğa ve hayvanlarla olan bağınızdan söz ediyordunuz. Doğada olmanın size üretim anlamında pozitif bir yansıması oluyor mu?
Doğa hayal kurmak için harika bir yer. Bazen iç sesinizi biraz daha yüksek duymak için dünyadaki tüm sesleri kısmanız gerekir. Bu hızlı dünyada kendi iç sesinizi duymak oldukça zorlaşabilir. Ormana gitmek, kendinizi biraz daha iyi tanımak için harika bir yol.
Doğa ve içe dönmek denince pandemi günlerini de kısaca anmak istedim. Nasıldı o dönem, daha yaratıcı mıydınız yoksa sakin mi geçirdiniz?
Sanırım ilk EP'mdeki şarkıların çoğunu pandemi günlerinde yazdım. Doğruyu söylemek gerekirse, piyanonun başında tek başıma olmaktan rahatsız değildim. Her hafta sonu kulüplerde görebileceğiniz biri değilim. Amsterdam da o zamanlar çok sessizdi, bunun güzel olduğunu söylemem gerek.
Konserlerden önce heyecanınızı nasıl dizginliyorsunuz, özel ritüelleriniz var mı?
Müzik benim için ruhani bir deneyim, bu yüzden sahneye çıkmadan önce çevremle ve mekandaki insanlarla bağlantı kurmaya çalışıyorum. Mavi opal taşlı yüzüğümü takıyorum, sanki Morpheus onun içinde saklanıyormuş gibi hissediyorum (gülüyor).
Sahnedeyken söylemekten en keyif aldığınız, size özel hissettiren şarkınız hangisi?
'The Sunrise' en sevdiğim şarkı, güçlü bir direnç çağrısı. Şarkı bana insan olarak düşündüğümüzden daha güçlü olduğumuzu hatırlatıyor. Odadaki her insanı bu şarkıyla yakılabilecek bir mum olarak görüyorum.
Annenizin müziğinizdeki etkisini çok iyi anlıyorum. Aklınızda unutamadığınız bir anınız var mı?
Yıllar önce 15 yaşındayken, annem büyüdüğüm küçük köyün yakınındaki bir şehirde çok küçük bir mekanda birkaç şarkı çalmamı izlemeye gelmişti. Çok deneyimsizdim ama bir hikayeyi paylaşma isteğinin masumiyetinde asla unutamayacağım bir şey var. Bu bana bir sanatçının neden müzik yapması gerektiğini hatırlatıyor; çünkü dürüst bir hikayeyi ifade etme ihtiyacı var. Umarım bunu asla kaybetmem.
Amsterdam’dan sonra en çok İstanbul’da dinleniyorsunuz. Burada çok ciddi bir hayran kitleniz var. İstanbul bir ziyaretinize dair bir planınız var mı?
İstanbul ziyaret etmek istediğim şehirler arasında hep ilk üçte yer almıştır. İstanbul'u daha önce hiç gelmedi ama her yerde bir sürü kedinin olduğu birçok video gördüm. Yapacağım ilk şey, şehirde kedilere kraliyet ailesi gibi davranıldığı gerçeğini takdir etmek olacak. Daha sonra yemekler hakkındaki söylentilerin doğru olup olmadığını kontrol edeceğim (gülüyor).
Az sonra sahneye çıkacaksınız, İstanbul seyircisi size merakla bekliyor. Eminim konser müthiş olacak, bu röportaj vasıtasıyla onlara ne söylemek istersiniz?
Çok heyecanlıyım, bu benim İstanbul’daki ilk büyük konserim. Konser için özel bir şeyler hazırladım. Müziğin Türk kültürünün çok önemli bir parçası olduğunu biliyorum. Ayrıca daha İstanbul’a gelmeden Türk seyircisinin heyecanını bana yazdıkları mesajlardan hissettim. En önemlisi müziğimle duygusal bağ kuran dinleyicimle burada bir araya gelebilmek. Bir sanatçı olarak bu bana görüldüğümü hissettiriyor.