Müziğinin Türkiye'de sevilmesinin nedeninin köklerini benimsemen ve müziğinde pek çok farklı kültürden izlere yer verirken yenilikçi kalmayı başarabilmen olduğunu düşünüyoruz. Bize kökenini müziğine dahil ederken yaşadığın zorluklar ve keşiflerinden bahsedebilir misin? Dünyanın farklı yerlerinde yaşamak müziğini nasıl etkiledi?
Aslında büyürken hiç bunu planlamamıştım. Standart pop müziği yapmak istiyordum çünkü piyasada olan şey buydu ama hayat beni öteki yöne çekti. Yaptığım standart İngilizce pop müziği pek ilgi çekici değildi. İşime yeterince ruhumu koymuyordum, dürüst ve savunmasız değildim. Umutsuzluğa kapıldığım günlerden birinde kendime “Hikayemi müziğime yansıtmayı deneyeceğim ve biraz Arapça sözler kullanacağım,” dedim. Aslında annem bunu yapmamı hep söylerdi ama ben olumsuz karşılardım. Sonunda benim için çok özgürleştirici oldu. Sanki bulmacanın kayıp bir parçası yerine oturdu gibi hissettim. Her ne kadar Batılaştırılmış Arapça müzik pek üretilmediği için bunu yaparak farklılaşmak ürkütücü olsa da bir yandan üretimi çok doğal geldi. Sanırım evden uzakta olmak, evimi çok özlememe neden oldu ve geçmişimin farklı yönlerine dönüp bakmamı sağladı. Kökenimi, hikayemi, Arap müziğini, bir dil olarak Arapçayı ve hatta kendi diyalektimi yeniden takdir etmemi sağladı. Özellikle de Londra'da olmak beni Batı'ya daha çok açtı, ama aynı zamanda bu ikisini çok doğal bir şekilde nasıl birleştireceğimi anlamamı sağladı. Bir açıdan ikili bir hayat yaşıyorum çünkü Filistinliyim, Arapça konuşuyorum ama aynı zamanda Batılıyım, Amerikalıyım ve İngilizce müzik dinliyorum. Evden uzakta olmak bana bu ikisini harmanlamayı öğretti.
‘The Snake’ Türkiye dahil dünyanın dört bir yanındaki hayranların arasında büyük yankı uyandırdı. Sence neden en çok ses getiren parçan bu oldu?
Bence ‘The Snake’ kırılgan olduğum ve kimliğimi kabul ettiğim ilk şarkıydı. Birçok insan benzer bir durumla mücadele ediyor. Ben de büyürken bununla mücadele ettim. Parçayı kaydederken ağlıyordum, benim için oldukça özel bir şarkı. İnsanların parçayla özdeşleşmiş olmaları benim için çok değerli, büyük bir kısmı benim hikayemi anlatıyor. Parçayı anneme ilk kez dinletirken çektiğim videoyu internete koydum. Annemin tepkisi çok ilgi çekti. Annem beni benden iyi tanıyor. Kendimi kabul etmeye başladığım ilk parçayı dinlemek onun için de çok duygusal bir deneyimdi.
Geçmişteki röportajlarında sosyal medyayla olan karmaşık ilişkinden de bahsetmiştin. Hayranlarınla iletişim kurmak ve ruh sağlığını korumak arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsun?
Sosyal medya ile olan ilişkimin zamanla daha sağlıklı bir noktaya geldiğini düşünüyorum. Kariyerimi bir nevi sosyal medyaya borçluyum. ‘The Snake’ döneminde tek iletişim alanım sosyal medyaydı. O zamanlar etkileşim istatistiklerine daha çok önem veriyordum, şimdi ise sosyal medyada daha büyük bir şeyin parçası olmak isteyen hayranlarımı, destekçilerimi ve topluluğumu oluşturmaya odaklanıyorum. İnternet çağında yaşadığımızı ve sosyal medyanın mevcut gündem olduğunu inkar etmek imkansız. Ama yalan söylemeyeceğim, bu durum hayli zahmetli olabiliyor. Artık tamamen insan değilmişim gibi hissediyorum çünkü zihnim aynı anda iki dünyada birden var oluyor. Burada seninle birlikteyim ama bilinçaltım da yarı yarıya sanal alemde ve bugün paylaşmam gereken içeriklerde. Bu durum insanın anda olmasını engelliyor. Bundan nefret ediyorum ama insanlarla iletişim kurmak ve sanatçı kimliğimin inşa etmek için sosyal medyayı kullanıyorum. Bazen hayranlarım için bazı ipuçları ve gizli mesajlar bırakıyorum, ama tabii ki sürekli paylaşım yapmak yorucu olabiliyor. Sonuçta müzik de yapman gerek. Zamanını ve dikkatini bölmek bazen zorlayıcı.
‘The Snake’ kapağı gibi erken dönem DIY projelerin, gereklilikten doğmuştu. Bu yaratıcı sınırlamalar bugünkü sanatsal kimliğini nasıl etkiledi?
Kısıtlamaları avantaja çevirmeyi seviyorum. Bazen en iyi işlerimi kısıtlamalarla ortaya çıkıyor. O dönemde videolara dair çok şey öğrendim. Henüz kusursuz bir videom olmadı, ileride olur mu bilmiyorum ama keşfedeceğim daha çok şey var. Her zaman videolara ve kurguya ilgi duydum. Çok zaman alıyor ama kişiliğimi içine katabiliyorum. ‘The Snake’ videosu oldukça DIY’dı ve beklediğimden daha şehvetli oldu. Şarkı aslında hiç şehvetli bir parça değil, kötü enerjiye benzeyen bir yılanın vücudunuzu ele geçirmesiyle ilgili. Şimdi ise videolarda hikayenin kontrolünü kaybetmemeye çalışıyorum. Sonuçta bir dünya inşa ediyorsan, her şey uyum içinde olmalı.
Müziği üretirken projeyi takip edecek görselleri ne kadar önden düşünüyorsun?
Şu an geçmişe kıyasla biraz daha fazla düşünüyorum. Eskiden görselleri hiç düşünmezdim. Sadece müziğe odaklanırdım ve diğer unsurları sonradan kurgulardım. Şimdi kayıt aşamasında aklımda görselleri kuruyorum diyemem ama günlük hayatımda daha fazla görsel ilham için etrafa bakıyorum, Mesela film izlerken not alıyorum.
Sezen Aksu 2022 yılında ‘The Snake’in en sevdiği parçalardan biri olduğunu söylemişti. Sezen Aksu’nun müziğini daha önce biliyor muydun?
Sezen Aksu’yu bu vesileyle duydum. Adımın anılması ve müziğimi dinlemesi gerçekten bir onur.
Arapça ve İngilizce şarkı yazma sürecin yıllar içinde nasıl değişti? Sence hangi duygular Arapçada daha kolay aktarılıyor?
Arapçayı parçalarıma dahil etmek yazım sürecimi daha özgün kıldı. Ben küçükken evde ailemle hem İngilizce hem Arapça konuşuyorduk. Bu yüzden şarkı yazarlığımı o şekilde keşfetmek mantıklıydı ve zamanla iki dilde de kişiliğimi ortaya koyma becerim gelişti. Elbette İngilizce ve Arapça çok farklı iki dil. Ama daha önce söylediğim gibi kısıtlamaları avantaja çevirmeyi seviyorum. Arapçada kelime dağarcığım İngilizce kadar geniş değil. Bu nedenle Arapça yazarken en önemli şeyler fonetik. Kelimelerin duyulma şekli duyguyu iletmeme yardımcı oluyor. Arapça oldukça tutkulu bir dil o sebeple tutku ve hatta öfke duygularını yansıtmak için Arapçayı kullanabiliyorum.
Biraz da ‘Yafa’dan bahsedelim. Bu EP adını memleketin Yafa’dan alıyor. Yafa’nın hayatındaki öneminden bahsedebilir misin?
Yafa’da büyüdüm, hayatımın oluştuğu ve halen birçok anlamda var olduğu yer orası. Şehri ya da ülkeni terk edip geri döndüğünde, garip bir his yaşıyorsun. Her şey hem çok tanıdık hem de uzun süre uzak kaldığın için yabancı geliyor. Kendini hem oraya ait hem de değil gibi hissediyorsun. ‘Yafa’ isminde bir şarkı yapmayı çok istiyordum, çünkü beni bundan daha iyi ifade eden bir şey yok. Parçada kendi hikayemi anlatıyorum. İçine babaannemin ses kaydını da koydum. O da Yafalıydı, bu da kişisel hikayeme bir katman daha eklemiş oldu.
Filistin kökenli genç bir sanatçı olarak, müziğin sıklıkla kimlik ve kültürel deneyimler gibi temaları işliyor. Müziğinle bunları yansıtmak senin için ne kadar önemli?
Amacımın sanatım aracılığıyla konuşmak olduğuna inanıyorum. Bu, önemli mesajlar vermenin tek bildiğim yolu. Çocukken beni temsil eden figürler bulmakta zorlanıyordum ve kim olduğumu keşfetmem çok zaman aldı. Kendim olamıyormuşum gibi hissediyordum çünkü temsil edilmediğim bir dünyada büyüdüm. Benim için eksik olan o temsili daha genç nesillere sunmak benim için çok önemli. Bu yüzden düşüncelerimi sanatım aracılığıyla ifade ediyorum ve sanatı, kelimelerden daha etkili bir araç olarak görüyorum. Ayrıca sanatın insanlara nazik bir şekilde dokunabilme özelliği var; bu sebeple birleştirici bir yapısı olduğuna inanıyorum.
Müzik endüstrisinde öz güvenle ilerliyorsun. Önümüzdeki birkaç yıl için hedeflerin neler?
Kesinlikle albüm çıkarmak istiyorum. İnşa ettiğim bu evreni genişletmek istiyorum. Ayrıca müziğimin daha fazla insana ulaştırabilmeyi ve canlı performanslarımı geliştirebilmeyi arzu ediyorum. Bunların hepsi kendimi ait hissettiğim bir evren yaratma ihtiyacından geliyor. Dünya üzerinde tam anlamıyla ait hissettiğim bir yer bulma konusunda zorlandığımdan ötürü bunu sanatımda inşa etmek istiyorum.
İleride iş birliği yapmayı hayal ettiğin bir sanatçı var mı? Bugünlerde neler dinliyorsun?
İş birliği anlamında Tamino iyi olabilir. Tyler, The Creator ile bir şeyler yapabilmek de inanılmaz olurdu. O da projeleri için farklı evrenler inşa eden bir sanatçı. Tobe Nwigwe’ye bayılıyorum, bir de Little Simz inanılmaz! Son zamanlarda Tyler, The Creator’ın son albümünü dinliyorum, gerçekten çok iyi. Kız grubu Flo’yu da epeyce dinliyorum.