Geriye dönüp baktığınızda, bir sanatçı olarak yolculuğunuzdaki en önemli an neydi?
16 ya da 17 yaşındayken, gittiğim küçük bir bar vardı. Orada ilk defa müzik çalmaya başladım. Birçok müzisyenin geldiği bir yerdi ve sahipleri müzikseverdi. Müzik hakkında konuşur, bize her türlü plağı çalar ve kasetler yapıp verirlerdi. Gerçekten de bir gitarı elime verip, “Sen çal, sen söyle” dediler. İşte bu, ilk defa çok sayıda insanın önünde şarkı söylediğim andı. Herkes benim şarkı söylememe şaşırmıştı ve onların coşkusu, bana bunun gerçekten önemli bir an olduğunu, yolculuğumun başlangıcı olduğunu hissettirdi.
‘The Healing’ son derece kişisel bir albüm. Altı yıllık sessizliğin ardından sizi bu albümü yapmaya iten neydi?
Aslında altı yıllık bir sessizlik değildi, çünkü birçok konser verdim ve yeni şarkıları denedim. Albümlerim her zaman kişisel olsa da bu albüm gerçekten çok derin, çünkü hayatımda genel anlamda bir mücadele veriyordum. Aynı kalıplara tekrar düşüyordum ve plak şirketiyle sorunlarım vardı. Müzik kaydetme süreciyle ilgili de sıkıntılarım vardı. Albüm kaydederken hep zorlu süreçler yaşıyor, doğru prodüktörü bulmaya çalışıyordum. Müziğimin gerektirdiği saf anlayışı gerçekten kavrayacak birini bulmak zordu. Birçok zorluk vardı ama aslında tüm cevaplar şarkılarda. Şarkılar, gerçekten mutluluğa, iyileşmeye doğru bir yolculuk. ‘The Healing’ ise bu yolculuğun dönüm noktasıydı.
‘The Healing'in dinleyicilere ne hissettirmesini umuyorsunuz?
Umuyorum ki dinleyicilere destek olur ve herkesin zaman zaman zorluklar yaşadığını fark etmelerini sağlar. İçsel ya da dışsal zorluklar olsa da, her zaman bir çıkış yolu vardır. İnsanların yeniden enerji bulmalarını, kendilerini daha iyi anlamalarını, kendi duygularının değerini keşfetmelerini ve kendilerine daha dürüst bir şekilde bakmalarını umuyorum.
Pandemi herkes için psikolojik açıdan zorlayıcı bir dönemdi. Özellikle ‘Cold’ adlı parçanız yaşadığınız içsel kargaşayı ve endişeyi yansıtıyor. Pandemi dönemi üretimlerinizi asıl şekillendirdi?
Harika bir soru. Tam olarak hissettiğim şey buydu. Daha fazla kaygı yaşamaya başladım, sanırım uzun süre yalnız kaldığım ve bu süreçte, bir müzisyen olarak bu yolda devam etmem gerekip gerekmediğini anlamaya çalıştığım için. Her zaman çok mükemmeliyetçi oldum ve hedefime tam anlamıyla hiç ulaşamadım. Bu da müzisyen olmanın bir parçası; elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak... Bu gerçekten çok zordu. Haklısınız, bu tema ‘Cold’ şarkısında da var. Gerçeği, kendinizi ve ne yaşadığınızı gerçekten gördüğünüzde, bununla yüzleşmenin her zaman çok zor olduğunu fark etmeyi anlatıyor. Ama bir kez bunu yaptığınızda, daha iyi olursunuz ve büyürsünüz.

Albümün adı olan ‘The Healing’, bir iyileşme ve kendini keşfetme sürecine işaret ediyor. İyileşme sizin için ne anlama geliyor?
‘The Healin’g benim için tamamen büyümekle ilgili. Daha güçlü olmak, geçmişi geride bırakmak ya da en azından ondan kurtulmak, arınmakla ilgili. Son sekiz ya da on yıl boyunca hayatım neredeyse bir meditasyon gibiydi; her şeyi gerçekten sorgulayıp daha iyi, daha derin, daha güçlü ve müzikal olarak daha iyi olmaya çalıştım. İnsanlarla ve kendimle daha iyi bağlar kurmaya gayret ettim. Albüm sürecinde kendim hakkında çok şey keşfettim. Gerçekten bir öz keşif yolculuğuydu. Albüme ‘The Healing’ adını verdim çünkü müzik her zaman benim için bir iyileşme aracı olmuştur. Dinlediğim müzik, okulda öğrendiklerimden çok daha eğiticiydi ve bana hayat hakkında daha fazla şey kattı. Bence duygularınızı yaşamak ya da onlar hakkında konuşmak zayıflık değil. Aslında çok güçlü bir şey, güçlülüğün bir işareti. Başkalarının müziği her zaman benim için bir iyileşme kaynağı oldu. Bu müzik bana hayatı daha fazla öğretti. Bu da başlı başına bir iyileşmedir çünkü ben “Burada ne yapıyorum?” sorusuna cevap arıyorum.
‘Annabelle’ Türkiye’de çok seviliyor. Hatta duyduğumuza göre Türkiye’deki hayranlarınızdan bu parçaya dair çok fazla mesaj alıyormuşsunuz. Bu parçayı nasıl yazdınız?
Türkiye’deki dinleyicilerin müziğimi tanıması inanılmaz! Doğru, parçayı radyoda duyup sevdiklerine dair çokça mesaj aldım. ‘Annabelle’ özel bir şarkı çünkü pandemiden sonra yeniden dışarı çıkmaya başladığım dönemde yazıldı. Ash Hicklin, Eurovision için bir şarkı yazma kampına katılmamı istedi. İskoçya’daki bu kampta birçok sanatçı vardı, ben de Belçika’dan katılıyordum. Aslında Eurovision’a katılmayı düşünmüyordum, hatta bu kampa o sebeple gittiğimden haberim bile yoktu ama Ash, “Bir şarkı yaz, sanki Eurovision içinmiş gibi” dedi. O ara 70’ler müziği dinliyordum ve ‘Annabelle’ın melodisini buldum. Şarkı, bağlanmak istemeyen birinin duygularını anlatıyor. Ash ve Tom’la yazmak çok keyifliydi. Parçayı Türkiye’de çalmayı sabırsızlıkla bekliyorum.
‘The Healing’, ‘Night Prayer’ albümü ile başlayan potansiyel üçlemenin bir parçası. Bu üçlemenin sonraki bölümünde neler olacağına dair ipuçları verebilir misiniz?
Baştan böyle bir planım yoktu ama ‘Night Prayer’ ve ‘The Healing’e baktığımda, bunun gerçekten bir süreç olduğunu düşündüm. Belki ‘Night Prayer’daki karanlık dualardan daha enerjik, cesur, maceracı, mutlu bir albüme uzanır. Bilmiyorum, ama bence bu süreç, bir volkanın patlaması gibi evrilecek ve derinlerden bir şey yükselecek.
‘The Healing’in canlı performanslarının önceki turnelerinizden radikal bir şekilde farklı olacağından bahsetmiştiniz. İzleyiciler bu seferki konserlerinizden ne beklemeli?
‘Night Prayer’ın turnesinden daha enerjik olacak. O konserler daha melankolikti, şimdi ise insanlar şarkılara eşlik ediyor. Şarkı listesi daha neşeli ve daha dinamik. Ayrıca büyük jam’ler ve benzeri şeyler olacak. Bazen yaylılarla performans sergileyeceğim. Dinleyicileri birçok sürpriz bekliyor.
Jasper Steverlinck, 5 Nisan, Zorlu PSM, 21.30, 800 TL