Her şey nasıl başladı? Çocukken müziğe ilginiz var mıydı, sahnede olmayı hayal ediyor muydunuz?
Biz yaklaşık 7 yaşındayken kuzenim kardeşime bir gitar almıştı ve ben bu enstrümandan oldukça etkilenmiştim. Çalarken büyük keyif alıyordum, bir yandan da kendimi güvende hissediyordum. Ayrıca kardeşimin plaklarını dinlemeyi çok severdim ve müziğin dünyadaki en iyi şey olduğunu hissederdim. O zamanlar İtalya'da çok güzel ve romantik film müziklerinin yanı sıra radyo ve televizyonda duyduğum müzikler de vardı. Biraz çaba gerektirse de müzik bana okuldan daha kolay geldi ve kendimi daha güvende hissetmemi sağladı.
30 yılı aşan bir müzik kariyeri, 10 albüm ve bunca senelik deneyimin ardından Blonde Redhead'deki en önemli değişim nedir?
Değişimler çoktu ama her zaman oldukça yavaş ve fark edilemezdi. Çok şey yaşadık ama bir şekilde hâlâ başladığımız zamanki gibi hissediyoruz. Geriye dönüp fotoğraflara veya videolara baktığımızda ne kadar çok şey yaşadığımızı görmek şok edici ama bir şekilde günlük deneyimler her zaman oldukça yönetilebilir durumdaydu. Sanırım en büyük değişiklik dört kişilik bir gruptan üçlüye dönüşmemiz oldu.
Yaşadığınız yerler, çevrenizdeki ve hayatınızdaki insanlarla olan sosyal deneyimleriniz bağlamında sizi daha yaratıcı kılan ve zenginleştiren nedir? Tüm bunlar Blonde Redhead’in müziğini nasıl etkiliyor?
Grubu New York'ta kurduk, burası muhtemelen başlamak için en karmaşık yerdi çünkü çok pahalıydı, ayrıca pratik yapmak ve üretmek için çok az yer vardı. Yine de burada olmakla ilgili bir şey bize ne olmak istediğimizi seçme özgürlüğü verdi ve bu özgürlük yaratıcı olmamızı sağladı. Bu kadar farklı olmamız da işleri her zaman daha ilginç hale getirdi ve bir şekilde birlikte çalarken birbirimize derinden ilham verdik.
Müzik üretirken ifade etmekte zorlandığınız bir duygu var mı? Ya da müzik yaparken kaçmak istediğiniz duygular var mı?
Müzik yaparken en zor şeyin özgür hissetmek olduğunu söyleyebilirim. Performans sergilerken en iyi duygu bu ama şahsen bunu çok sık yaşamıyorum, bu da sinir bozucu. Duygusallaşmamayı tercih ediyorum çünkü özellikle turnede her gece duygularınıza güvenemezsiniz. Ama kendinizi müziğin içinde kaybetmek harika bir şey ve keşke bunu daha sık hissedebilsek.
Son albümünüz 'Sit Down for Dinner' dokuz yıllık bir aranın ardından geçen sene yayınlandı. Uzun bir aradan sonra bir albümle geri dönmek nasıl bir duygu?
Harika ve korkutucu (gülüyor). Dünyayı dolaşıp konserler vermek her zaman bir maceradır.
Onuncu albümünüz ‘Sit Down For A Dinner’ın üretim sürecinde geçmiş, bugün ve geleceğin birleştiği noktalar var mıydı? Yoksa bu albüm için farklı bir süreçten mi geçtiniz?
Bu albümün oldukça farklı olduğunu düşünüyorum. Biz her zaman geçmişi ve geleceği bir kenara bırakıp şimdiki zamanda ortaya ne çıkacağını görmeye çalışıyoruz. Bu albüm o dönemin bir belgesi niteliğinde.
Albümle ilgili bir röportajınızda “Bu bir Covid kaydı değil,” dediğinizi okudum. Albüm üzerinde 2018'den beri çalışıyordunuz. Albümün ismini nasıl buldunuz?
Kazu'nun [Makino] albüm için yazdığı şarkılardan biri albümün adı oldu. Bu ifadenin çoğu insanın olumlu bir şekilde ilişkilenebileceği güzel bir cümle olduğunu hissettik. Albüm için en iyi isim olacağına karar vermeden önce çok uzun süre düşünmemiz gerekmedi.
Albümlerinizin kapakları beni hep büyülüyor! Bu yüzden son albümünüzün kapağını sormak istiyorum; bu kapak albümdeki şarkı sözlerine benzer şekilde sade bir kapak. Aralarında bir ilişki var mı?
Kapak üzerinde çok çalıştık ve birçok fikirle oynadık. Bir gün Kazu çilek çizimini yaptı ve bunun insanların hatırlayacağı ve hoşuna gidecek ikonik ve basit bir görüntü olduğunu hissettik. Bence basitliği açısından albümün adıyla da bağlantılı. Karar vermesi bu sayede kolay oldu.
'Sit Down For A Dinner'da bitirme konusunda zorlandığınız bir şarkı var mı?
Sanırım bu albümdeki en zor şarkı ‘Before'du. Şarkının demosu farklı bir duyguya sahipti ve doğru hissettirmesi, istediğimiz hale gelmesi de epey zaman aldı.
Onlarca konser vermiş bir grup olarak eminim unutamadığınız anılarınız vardır. Bizimle paylaşmak istediğiniz bir sahne arkası ve turne anınız var mı?
Büyük bir arenada Red Hot Chili Peppers'ın açılışını yapıyorduk. Sahnede şarkı söylerken ağzıma 10 sentlik bir bozuk para gird. Gülmeye başladım ve sahneden oldukça uzakta olan kişinin nişan alma becerisinden oldukça etkilendim (gülüyor). Unutulmaz bir andı!
Dünyada son senelerde büyük değişimler yaşanıyor. Önce Covid, sonra ekonomik kriz, şimdi savaşlar… Tüm bunların müziğinizi nasıl etkilediğini merak ediyorum.
Bazen müziğimiz aracılığıyla yapabileceğimiz daha fazla şey olmasını diliyorum, özellikle de şu anda devam eden tüm adaletsizlikleri düşündüğümde... Bu insana kendisini biraz güçsüz ve küçük hissettiriyor. Bazen yaptığımız işte dünyada olanlara bir anlam katmak zorlaşıyor.
En sevdiğiniz şehirler hangileri? Daha önce İstanbul'a gelmiştiniz, favoriniz olan bir tarihi mekan ya da restoran var mı?
Çok fazla favori şehir var aklımda, şimdi hemen ilk anda gelmiyor hangisi daha favorimdi (gülüyor). Sanırım İtalya ve Japonya bize hâlâ evimiz gibi geldiği için favorilerimiz arasında. Ama İstanbul'a gelmeyi de her zaman sevdik. İstanbul hem tarihiyle hem de mutfağıyla bizi büyülüyor.
Peki size İstanbul'u hatırlatan bir anınız var mı?
Geçmişteki seyahatlerimizde İstanbul’da epeyce arkadaş edindik. Şehri anlamak biraz zaman aldı ama mimarisi ve renklerin sıcaklığı bize hep tanıdık geldi. Hep gelmek istediğimiz harika bir şehir. Bir yıl performansımız sırasında yakınımızdaki bir camiden ezan sesi geldiğini hatırlıyorum, performansımıza ara verip ezanın bitmesini beklemiştik. Çok unutulmaz, özel bir deneyimdi.
Sizi Zorlu PSM’de izlemeyi sabırsızlıkla bekleyenler için neler söylemek istersiniz?
Konserlerimiz harika, ilham verici, sinir bozucu, eğlenceli veya kızgın olabiliyor. Bu yüzden bekleyip göreceğiz. Umarım güzel bir konser olur hepimiz için.
Blonde Redhead, 8 Haziran’da Zorlu PSM’de, 21.30, 777 TL