Arzunun kanatları

Çok sevilen ve performans sergilemek üzere sık sık İstanbul’a gelen elektronik müzik ikilisi Bob Moses ‘Desire’ isimli yeni bir albüm çıkardı. Arzu teması etrafında şekillenen konsept albümün sizi çıkaracağı yolculuğa röportajımız rehberlik edecek.

Reklâm

Pandemi süresince The Bobcast isimli DJ setler yayınladınız. Bu videolar dinleyici kitlenizle etkileşiminizi nasıl etkiledi?

Jimmy Vallance The Bobcast’i yayınlamak eğlenceliydi ve izleyicilerimizle küçük çapta etkileşime geçmek için güzeldi. Yine de canlı performanslarla karşılaştırmak mümkün değil. Hepimiz kapalı mekanlarda kalmaya mecbur olduğumuz ve insanlarla alışık olduğumuz biçimde dışarıda sosyalleşemediğimiz için yeni koşullara adapte olmak durumunda kaldık. Canlı yayın, hayranlarımıza ulaşmak için iyi bir araç; böylece hepimiz bir arada olmak için duyduğumuz ortak arzuyu paylaşabiliyoruz. Bu da dayanışma yarattığı için güzel. Tekrar bir araya gelinceye dek, umut ışığını görmeye çalışıyoruz ve sınırlı iletişimin tadını çıkarıyoruz.

Türkiye’de önemli bir dinleyici kitleniz var. Müziğinizin buradaki dinleyicilere hitap eden yönleri sizce neler?

Türkiye’deki performanslarınız nasıl geçiyor? Tom Howie Türkiye harika bir ülke ve kültürünü seviyoruz. İstanbul dünyadaki favori kentlerimizden ve kesinlikle çalmayı en çok sevdiğimiz üç şehirden biri. Çeşme’deki performanslarımıza da bayıldık. Türkiye’deki hayranlarımız öyle coşkulu ve heyecanlı ki orada çalmak her zaman harika. Seyircinin tepkisi bizi çok mutlu ediyor. Açıkçası Türkiye’nin bizi neden kucakladığını tam olarak bilemiyoruz. Müziğimizle evrensel bir şeyler paylaşabildiğimiz için her yerden insana hitap etme şansımız oldu. Turnelerden öğrendiğimiz bir şey var: Ne kadar farklı âdetlerimiz olsa da, ne kadar farklı diller konuşsak da temelde insan olarak hepimiz aynıyız. Türkiye’deki insanlar da özlerinde diğer herhangi bir yerdeki insanlardan farklı olmadığından, aynı şeylerden etkilenmemiz çok olağan. Söz konusu durumda bunu yaratan bizim müziğimiz olduğu için çok şanslıyız.

ZHU ile birlikte çalışmaya nasıl karar verdiniz? Kayıt süreci nasıldı?

Tom ZHU ile birkaç yıl önce bir festivalde tanıştık ve sahne arkasında takılırken çok iyi anlaştık. Sonrasında irtibatta kaldık ve ortak bir şeyler yapma fikri gündeme geldi. Son albümümüz ‘Battle Lines’ın turnesindeyken fırsat olduğunda yeni fikirler üstünde çalışıyorduk. Los Angeles’ta birkaç günlük boşluğumuzda stüdyoya girmeye karar verdik. ZHU da şehirdeydi ve beraber takılıp bir şeyler denemeyi önerdik. Çok eğlenceli ve rahat bir buluşmaydı ve belirli bir hedefimiz yoktu. Stüdyo çalışmaları bazen sihir gibidir, fikirler kolayca ve hızla gelir. Bazense zorlayıcıdır, ne olacağını tahmin etmek mümkün olmaz. Şanslıydık ve büyüleyici bir buluşma geçirdik. Herkes fikirlerini ortaya koyuyordu ve sonra denemeler yapıp şarkılar söylüyorduk. Duyduğunuz şarkının esas fikri o stüdyo denemesinin öğle ve akşamında oluştu. Daha sonra turne esnasında birkaç paslaşmayla son haline getirdik. Çok eğlenceli bir buluşmaydı ve sonuçtan çok memnunuz.

‘Desire’ için animasyon bir video hazırladınız. Videonun görsel dünyası şarkınızın duyuluşunu nasıl etkiliyor?

Jimmy Bu video karantinanın ve seyahat kısıtlamalarının doğal bir sonucu olarak ortaya çıktı. Gerçek insanlarla bir klip çekmeyi planlıyorduk ancak sosyal mesafe kuralları nedeniyle animasyon olmasına kadar verdik. Sonuç umduğumuzdan çok daha iyi oldu. Şarkı ve şarkının bulunduğu albüm arzunun farklı yönleriyle ilgili. Arzu sizi özgürleştirebilir, köleleştirebilir, mahvedebilir ya da hiç bitmeyen bir mağlubiyet döngüsüne itebilir. ‘Desire’ klibi için Yunan mitolojisindeki İkarus’un hikayesinden yola çıkıldı. İkarus’un güneşe çok yakın uçması ve bal mumundan kanatları eridiği için düşüp ölmesi arzunun sizi mahvedebileceğini simgeliyor. Klipte İkarus gibi düşmekte olan iki kişi görüyorsunuz. Bazen birbirlerini teselli eder gibi tutuyorlar, bazen de birbirlerini boğuyor gibi görünüyorlar. Arzunun iki yönü sembolize ediliyor böylece: Zevk ve acı. Görsel interaktif çalışıyor, ister zevki simgeleyen kırmızı ister acıyı simgeleyen mavi filtreyle izleyebiliyorsunuz. Bu size öykünün tek tarafını sunuyor. İsterseniz de iki renkli haliyle tüm resmi görebilirsiniz. Çift hiç bitmeyen bir döngü içinde düşüyor. Gökyüzünden bir şehir manzarasına ve sonra da bir hangara doğru. New York’ta hangar partilerinde çalmaya başladığımız için böyle bir gönderme yaptık. Klibi Owen Brown yönetti. Konsepti çok iyi oturttu ve müzikteki şiirselliği görsel formata çok iyi aktardı. Sonuçtan çok memnunuz ve görsel unsurların şarkının duygusunu en iyi aktardığı çalışmamız olduğunu düşünüyoruz.

Albümdeki şarkılar birbiriyle bağlantılı ilerliyor. Bu durum albümü dinleme deneyimini nasıl etkiliyor?

Tom Bu albüm konsept bir kayıt. Turnedeyken after party’lerde, otobüste ya da uçakta DJ setler çalıyorduk ve bu setlerde iyi işlediğini düşündüğümüz çeşitli beat ve groove denemelerini kullanıyorduk. Boş günlerimizdeki stüdyo kayıtlarında bunları geliştirip şarkılara dönüştürmeye başladık. ZHU ile yaptığımız şarkı bittiğinde ve diğer şarkılara söz yazarken temaların genelde arzu kavramına yoğunlaştığını fark ettik. Ayrıca şarkıları bir DJ miks gibi birlikte kurgularsak daha akışkan bir dinleme deneyimi yaratabileceğimizi düşündük. Şarkıların birbirine bağlı olması hem arzunun hayatımızdaki yerine dair düşünmemize olanak tanıyor hem de müziğin bir bütün olmasını sağlıyor. 

Bazı yönetmenlerin hep aynı filmi çektiği söylenir. Benzer bir durum müzisyenler için de geçerli mi?

Jimmy Şanslıyız çünkü kariyerimiz boyunca kimse bize ne tür müzik yapmamız gerektiğini söylemedi. Yapmak istediklerimizin sorumluluğu bize ait ve bu yaratıcı anlamda heyecan verici. Vizyonumuza güvenen bir plak şirketiyle çalıştığımız için şanslıyız. Bazı sanatçılar konfor alanlarında kalıp üretimlerinde tekrara düşebiliyor. Biz müziğimizde bizi biz yapan unsurları her zaman korumayı umuyoruz, öte yandan her yeni işimizde kendimizi zorlayıp söz ve müzik anlamında yeni bakış açıları yakalamaya çalışıyoruz.

Sizce müzikal anlamda ayırt edilebilir bir stile sahip olmak ne demek?

Kendi işlerinizi bu açıdan nasıl görüyorsunuz? Tom Bir bestecinin şöyle bir sözü vardı: Her büyük müzisyenin işinde onun etkilendiği kişileri açıkça duyabilmelisiniz ancak bu kişiler müzisyenin kendi özgün stilini asla bastırmamalı. Bu bana her daim güzel bir hedef gibi geldi. Herkes hayran olduklarını taklit edip süreç içinde doğal olarak kendi stillerini geliştirmeyi umuyor. Biz kendine özgü bir stilimiz olduğunu düşünüyoruz ve neyi sevdiğimizi biliyoruz. Yine de bunun hakkında çok düşünmemeye çalışıyoruz ve bizi heyecanlandıran müziği üretmeye devam ediyoruz. Eğer bizi harekete geçiriyorsa başkalarını da etkilemesini umuyoruz.

Şarkı üretimi içe dönük bir süreç ancak konserler çok sosyal ortamlar. Çalışırken bu farklı enerjilere adapte olmanız kolay mı?

Zamanınızı nasıl organize ediyorsunuz? Jimmy İkimiz de farklı zamanlarda içe dönük ve dışa dönük olma konusunda rahatız. Yaratıcı fikirleri ve ifadeyi bulma sürecindeki içe dönüklüğü seviyoruz, öte yandan bu fikirlerin gelişmiş hallerini insanlarla paylaşmak da inanılmaz derecede tatmin edici. Eğer sadece birini yaşıyor olsaydık tatmin olamazdık. Karakterlerimiz ikisine de elverecek şekilde geliştiği için şanslıyız. Bu açıdan bu yıl ilginçti. Turneye çıkamadığımız için müziğimize konsantre olabilecek zamana sahip olmaktan çok memnunduk. Şimdiyse seyirciyle buluşmaya can atıyoruz. Zamanımızın çoğunu müziğe ayırabilecek şekilde organize oluyoruz. İlham gelmese bile disiplinli olmalısınız ve stüdyoya girip çalışmalısınız. O büyü tekrar oluşana kadarki zamanı iyi değerlendirmeli ve yeni şeyler öğrenmeye devam etmelisiniz. Turnedeyken fikirlerin çok garip zamanlarda geldiği oluyor. Onları gelecekte değerlendirmek üzere bir şekilde kayıt altına almaya çalışıyoruz.

‘Desire’ piyasada.

www.bobmosesmusic.com

 

 

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm