Mehmet Erdem, günlük hayattaki haliyle şarkı söyleyişi birbirine benzemeyen bir müzisyen. Onu dinlemek insanı içine döndürüyor ve rahatlatıyor; ancak Erdem röportajlarında kendini anlatırken hareketli ve yerinde duramayan biri olduğundan bahsediyor. Hem fark etmeden ezberlediğimiz, zihnimize kazınan hit şarkılar üretiyor; hem de hiç duymadığımız ya da bizde nostaljik bir yeri olan şarkıları yorumluyor Erdem. Onun popülaritesine sahip kişilerde gördüğümüzde nasıl mümkün olduğuna şaşırdığımız bir alçak gönüllülükle yaşıyor. Yaptığı işin getirebileceği şaşaadan uzak duruyor. Boğaziçi Üniversitesi mezunu. Şöhretle 30’larından sonra haşır neşir olan sakin bir kişilik olarak ilgi çekmeye devam ediyor ve hayatını Türkiye’nin her köşesinde dinleyicisiyle buluştuğu hızlı bir konser temposuyla sürdürüyor.
Son albümü ‘Neden Böyleyiz’ günümüzü sorgulayan bir soruyla ortaya çıkmış. Yaşadığı memleketin geçirdiği süreçlere kayıtsız olmadığını hissettirdiği bu albüme, coğrafyamıza has bir hüzün hakim. Ama kanımızı kaynatmasını da biliyor Erdem. Çalkantılı ruh hallerinin gelgitlerine bürünen şarkılarının arasında Ahmet Kaya gibi üstatların eserlerine getirdiği yorumlar var. Yeni hit potansiyeli taşıyan parçaların yanı sıra anonim bir eser olan ‘Ateş-i Aşka’ da seslendirmiş. Erdem ile yeni albümünü ve daha fazlasını konuştuk.
Yeni albümünüzün ismi ‘Neden Böyleyiz’ neye atıfta bulunuyor?
‘Neden Böyleyiz’ bir Cihan Güçlü şarkısı. Şimdiye kadar bütün albüm isimlerinde Cihan Güçlü şarkıları yer almıştı, âdetimizi bozmadık. Bir yandan da son dönemlerde her yerden şiddet içeren haberler duyuyoruz. Bunu hazmedemiyoruz ve sormak istiyoruz: Neden böyleyiz? Ne yapmamız lazım?
‘Neden Böyleyiz’deki ‘Hara’ ve ‘Sen de Vur Gülüm’ şarkılarında size Hüsnü Şenlendirici klarnetle eşlik ediyor. ‘Ateş-i Aşka’ da kullanılan enstrümanlardan biri ise ney. Şarkıya has enstrüman seçimlerine nasıl karar veriliyor? Sizce şarkılarınıza nasıl bir katkıları oluyor?
Öncelikle dört albümün de düzenlemeleri Alper Atakan’a ait. 20 yılı aşan bir dostluğumuz ve müzikal birlikteliğimiz var. Her şarkının bizde uyandırdığı duygu farklı oluyor ve buna göre de enstrüman seçimlerini yapıyoruz. Çok şanslıyız ki ülkemizin stüdyo müzisyenleri dünyada sayılıdır. Hemen hepsiyle çalışma imkanımız da oldu. Buradan albümde çalan herkese de ayrı ayrı teşekkür ederiz.
Bu albümünüzde Ahmet Kaya’nın ‘Söyle’ ve Cemali’den ‘Duymak İstiyorum’un da dahil olduğu altı şarkıyı yorumladınız. Hangi şarkıyı tekrar gündeme getireceğinize nasıl karar veriyorsunuz?
O dönem neleri yorumlamak istiyorsak onları yorumluyoruz. Dinleyicilerimizin beklentileri olduğunu da biliyoruz ancak hepsine yetişemiyoruz. Kendimize yakıştırdıklarımızı yorumlamaya çalışıyoruz.
Onur Ünlü’nün 2007 tarihli ‘Polis’ filminde ‘Olur Ya’ şarkısını söylediniz ve sesiniz çok beğenildi. Bunun ertesinde yaptığınız ‘Herkes Aynı Hayatta’ albümünüzle parladınız.Zaten yolunuzun açılacağı bir günü bekliyor muydunuz yoksa kariyerinize şarkı söyleyerek ve albüm yaparak devam etmek sürpriz mi oldu?
Açıkçası pek plan yapmamıştık. ‘Olur Ya’ bile tesadüfen ortaya çıkmıştı. Söyledikçe ben de keyif almaya başladım. Sonuçta hepsi müziğin bir parçası, enstrümantal parçalar da yapıyoruz ve yapacağız.
Demin de bahsettiğiniz gibi, önceki albümlerde hit olmuş şarkılarınızda beraber çalıştığınız Cihan Güçlü ile ‘Neden Böyleyiz’de de iş birliği yaptınız. Ayrıca uzun zamandır yakın arkadaşsınız. Dostluklarınız profesyonel yaşamınızı nasıl etkiliyor?
Cihan’la dostluğumuz 20 yılı aşıyor. Dostluğun profesyonelliği olmaz zaten. Cihan çok güzel sözler yazıyor, çok güzel besteler yapıyor ve senelerdir bizimle paylaşıyor. Sırf benim için yazdığı parçalar var, senelerdir beraber olduğumuzdan çok kolay anlaşıyoruz. Nefesimiz yettiğince beraber işler yapacağız, dostluğumuz zaten baki.
Hüzün, melankoli ve keder şarkılarınıza sık sık hakim olan duygular. Kasvetli bir iç dünyanız mı var yoksa bu hisler yaşadığımız yerin kültürüyle mi ilişkili? Efkar müziğiniz aracılığıyla atılıyor mu yoksa yaratılıyor mu?
Hem atılıyor, atılırken de yaratılıyor bir yandan. Kasvetli bir dünyam yok; ama bu coğrafyada yaşayan herkes gibi biz de hüzün seviyoruz. Eş dost muhabbet ederken çok da neşeli şeyler dinlediğimiz söylenemez. Hüzün paylaşılınca daha bir güzel oluyor.
Albüm hazırlıklarınız nasıl bir süreçte gerçekleşiyor? Kayıtlar için kapanıyor musunuz yoksa konserlere devam ediyor musunuz? Albümün genel havasını ve hissiyatını belirleyen etmenler neler?
Albüm şarkılarına karar verinceye kadar stüdyoya girmiyoruz. Karar verdikten sonra her fırsatta kayıt yapmaya çalışıyoruz. Burada zaten Alper’in ön çalışması her şeyi kolaylaştırıyor. Konserlere devam ediyoruz, hatta bazı şarkıları sahnede çalıyoruz bile. Bu da bize parçaları özümsetiyor, fikir üretmemizi kolaylaştırıyor.
Barış Manço’dan ‘Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’ ya da Tanju Okan’dan ‘Kadınım’ gibi şarkılar da dahil olmak üzere birçok sanatçının şarkısını yorumladınız. Bu şarkıların ilk söylenişinden ne kadar etkileniyorsunuz? Sesinizi ve telaffuzunuzu şarkının orijinaline yakınlaştırma ihtiyacınız oluyor mu?
Biz çok değerli ustaların parçalarını yorumlama şansına eriştik. Tabii ki ilk halleri bizim için en önemli kerteriz. Ama biz de ne katabileceğimizin peşindeyiz. Sözlere ve artikülasyona çok dikkat ediyoruz. Sonuçta sözlerin verdiği duyguyu yadsıyamayız. Zaten başta, benim yorumlamayı istediğim şarkıları seçiyoruz.
Bursa, Uşak, Van… Türkiye’nin dört bir yanında konser veriyorsunuz. Turnelerde ülkemize dair önceden bilmediğiniz neler öğrendiniz?
Gücümüz yettiğince her yere gitmeye çalışıyoruz. Ülkemiz gerçekten çok zengin ve çok güzel. Keşke daha çok kıymetini bilebilsek. Her yerin ayrı bir güzelliği var, bakmasını bilene... Farklı da düşünsek beraber yaşamayı yüzyıllardır biliyoruz. Herkesin bunu hatırlaması ve uygulaması gerekir.
Albüm kapağı, Instagram hesabı, videolar gibi promosyona yönelik ve imajınızı ilgilendiren karar süreçleri nasıl işliyor? Dinleyicilerinizin zihninde oturmuş bir karakteri sürdürmek zorunda hissediyor musunuz? Bir albümden diğerine hayata bakış açınızda değişen şeyler oluyor mu?
İnsan sürekli değişiyor. Bu da müziğimizi etkiliyordur doğal olarak. Yaş itibariyle çok bir imaj kaygım yok, nasıl rahat ve samimi hissediyorsam öyle davranmaya çalışıyorum. Sosyal medya hesaplarım profesyonel olarak yönetiliyor, daha çok bilgi amaçlı ilerliyor. Nasıl hissediyorsak öyle olmaya çalışıyoruz.
Verdiğiniz röportajlarda ve çıktığınız televizyon programlarında kariyerinizden bahsederken sıklıkla ‘biz’ diyorsunuz. Bu, yaptığınız işin bir ekip tarafından gerçekleştirildiğine dikkat çekmek ve alçak gönüllülükle mi ilgili?
Biz büyük bir ekibiz. Hayatıma katkıda bulunan birçok insan var ve bunlar aslında müziğimizi ve bizi etkiliyor. Egoların bu kadar yüksek olduğu bir sektörde, birçok kişinin bir araya gelip bir şeyler başardığını kabul etmek gerekir. Bizde emeği olan herkese de teşekkür etmek isterim bu vesileyle.
İstanbul’da ve yurt dışında müzik dinlemek için nerelere gidiyorsunuz? 2017’nin başında çıktığınız Amerika turnesinde konserlerin organizasyonuna ya da sahnelerde kullanılan teknolojiye dair ilginizi çeken şeyler oldu mu?
Açıkçası çok fazla konsere gidemiyorum. Daha çok evde ve yolda müzik dinleyebiliyorum. Çok sahne aldığımız için birçok konseri kaçırıyoruz. Şu an teknoloji hemen her yerde paralel gidiyor, belli standartlarımız var. Önemli olan ruhumuzu korumak galiba, onu teknolojiyle telafi etmek pek mümkün görünmüyor.