Sokaklarında hayran hayran gezindiğiniz Arnavutköy’ün yapılaşmadan önce çilek tarlalarına ev sahipliği yaptığını biliyor muydunuz? İsmini Abdülmecid’in getirttiği Arnavut yapı ustalarından alan semtin mazisi uzun, başlarsak ilk çağlara kadar gitmemiz gerek. Biz en iyisi bugüne odaklanalım.
Boğaz kenarına gitmek insanı dertlerine mola vermeye itiyor. Arnavutköy’ün içlerine dalınca zamanla bile bağlarınızı koparıyorsunuz. Karşınıza çıkan her şey fotoğraf makinesine sarılmak isteyeceğiniz türden. Akşama hazırlık yapan meyhanelerin mola sırasında laflayan çalışanları, yaşlı sakinlerin kasaba temposundaki yürüyüşleri, son moda tasarımlı kafe ve barların arasında yaşamaya devam eden geleneksel kıraathane ve berberler, balık kokusunu takip eden kediler… Gözünüze çarpan her detay sinematografik, hepsi klişe bir İstanbul belgeseline konu mankenliği yapar gibi. Semtle özdeşleşmiş yalılar, konaklar ve ahşap yapılar eşsiz mimarileriyle tarihe tanıklık etmeyi sürdürüyor tabii. Dairelerin pencere parmaklıklarının ardındaki saksı çiçekleri, semt ahalisinin mutluluğunun simgesi. Çıktıkça sessizleşen yokuşlardaki evler size burada yaşamanın nasıl olduğunu düşündürecek. Emlakçıların camlarında hayalleriniz asılı.
Gün içinde insanın ruhunu besleyen semt, akşamları ise cazibe merkezi. Gençler eğlence mekanlarının önünde hararetli ve bol kahkahalı sohbetler ediyor. Yemeğini manzara eşliğinde yemeyi seven aileler, çok katlı balık restoranlarında ayırttıkları masaların etrafına geçiyor. Beyaz yakalılar, yaratıcı meslekleriyle gurur duyan yeni nesil, uzak semtlerden Boğaz kokusu almaya gelenler, başka yerde rahat edemeyenler… Hangi yaşta, grupta ya da sosyalleşme anlayışında olursanız olun, Arnavutköy’de takılırken adımlarınız değişecek, mecburen öz güveniniz yükselecek. Semtin altını üstüne getirirken bizi unutmayın, tavsiyelerimizi bir kenara not alın. Kıyafet dükkanlarından eğlence mekanlarına, bu semtte ne varsa hepsi bu dosya konumuzda.