Ünlü İngiliz dizisi ‘EastEnders’ın oyuncularından Himesh Patel, Danny Boyle’ın yönettiği ‘Yesterday’de kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan bir müzisyeni canlandırıyor. Karakteri Jack Malik, tuhaf bir kazanın ardından uyandığında tüm dünyada The Beatles’ı hatırlayan tek kişi olduğunu fark ediyor. Jack Malik, yakaladığı ani ünle başa çıkmaya çalışırken, usulca konuşan ve düşünceli bir havası olan Patel ise şöhreti gayet iyi taşıyormuş gibi görünüyor.
‘Yesterday’ teklifini ne zaman aldınız?
2017 sonlarında New York’ta bir oyunda rol alıyordum ve menajerimden müzikal yönleri olan bir Danny Boyle filmi hakkında bir e-posta aldım. Seçtiğim bir Coldplay şarkısını söylemem gerekiyordu. Seçmeler için video çektim, gönderdim ve ardından beni çağırmak istediler. Londra’ya geri döndüm, Danny ve Richard [Curtis, filmin senartisti] ile tanıştım. Bu ana kadar zaten senaryonun bir taslağı elime geçmişti ve aklımı almıştı. O odaya adım atmak çok korkutucuydu, ama o kadar müthiş insanlar ki, birer sinemacı olarak başarıları akla gelmiyor bile. Hemen rahatladım.
Danny Boyle’un işleriyle ne zaman tanıştınız?
Danny’nin izlediğim ilk filmi ‘28 Days Later / 28 Gün Sonra’ydı, ardından ‘Sunshine / Gün Işığı’nı, sonra hepsini seyrettim, nasıl bir deha olduğunu anladım. Olimpiyat Töreni çok etkileyiciydi. Richard Curtis’e gelince, evdeki bir dolapta ‘Four Weddings and a Funeral / Dört Nikah, Bir Cenaze’nin video kasetinin olduğunu hatırlıyorum, ama izlememe izin verilmiyordu. Garip bir biçimde filmi ancak üç yıl önce izledim. Çok komik ve parlak bir yazarlık örneği.
Çocukken The Beatles’ı ne kadar seviyordunuz?
Fanatik bir hayranı değildim. Ama çocukken ‘Imagine’ tekrar yayınlanmıştı. Annemin en sevdiği şarkı olduğu için hakkında konuştuğunu hatırlıyorum, bu yüzden John Lennon’ın kim olduğunu biliyordum. ‘Sergeant Pepper’ı dinlemem ise biraz zaman aldı. George Harrison’ın vefatını hatırlıyorum, annem Hindistan’ı çok sevdiğini söylemişti, bu açıdan ilginçti. Tüm şarkıları biliyorduk, ama arşivlerine dalmak ve yolculuklarını keşfetmek çok etkileyiciydi.
Filmde rol almanızın çığır açtığını düşünüyor musunuz?
Sanırım öyle ve bundan gurur duyuyorum. Ama yapmış olmak için yapmadıklarım bana gurur veriyor sadece. Rol için doğru kişi de benim. Fragman çıktığında insanların şaşırması ve “Böyle bir filmde Güney Asyalı birinin başrolü üstlenmesi çok hoş,” demeleri gerçekten etkileyiciydi. Çocukken böyle bir şeyin olması benim için çok önemli olurdu.
Karakterin ırkının, öykünün bir parçası olmaması özellikle çok önemli.
Hikayenin çok sevdiğim yönlerinden biri de bu, sıradaki iki projemde de öykünün bir parçası değil. ‘The Aeronauts’ta yönetmen Tom Harper ile konuştuğumuz bir konuydu, ama yalnızca kendimiz için konuştuk, film için değil. Yeni Zelanda’da çekimlerini yeni bitirdiğimiz ‘The Luminaries’ dizisi için de durum aynı. Geçen seneyi Jack, John ve Emery isimli karakterleri canlandırarak geçirmiş olmak çok hoşuma gidiyor.
‘Yesterday’de Ed Sheeran ile beraber rol almak nasıldı?
Harika biriydi. Kendini oynuyordu tabii ki ama bunun daha zor olduğunu düşünüyorum. Hiç göz korkutucu bir insan değil; o kadar normal, komik ve nazik biri ki… İlk gününde babam seti ziyarete gelmişti. Ona karşı çok kibar davrandı.
Sırada ne var?
Armando Iannucci’nin yeni dizisine başlamak üzereyim, çok heyecanlıyım, sete gitmek için sabırsızlanıyorum. Uzun süredir hayranlıkla takip ettiğim bir yönetmen.
Gelecekte başka komedi projeleriniz var mı?
Evet, başka şeyler de var. Belirli bir türle tanımlanmak istemiyorum. ‘EastEnders’daki karakterim komik görünüyordu ama dramatik taraflarını keşfetmem için bana zaman ve alan da verildi. Bunun gibi şeyler için diziye hep şükran duyacağım, çünkü bir rutine bağlı kalmak zorunda olmadığınız anlamına geliyor.
‘Yesterday’ vizyonda.