İstanbul'da bu hafta yapılacak ne var?

Sanatçı Rahşan Düren’in pentür ve duvar resmi çalışmalarından oluşan yedinci kişisel sergisi ‘Verwegenheit’, Beyoğlu’nun tarihi mekanlarından Tarhan Han’da ziyaretçilerini bekliyor. Sinematografik kurgusu sayesinde mekâna özgü performatif bir yerleştirmeye dönüşen ‘Verwegenheit’ sergisi, izleyiciyi kendi benliği, geçmişi, arzuları ve korkularıyla; en önemlisi her birimizin iç dünyasında tetiklenmek üzere pusuda bekleyen yabancılık hissiyle yüzleşmeye davet ediyor. Sergi, Almancada ‘korkusuzluk, atılganlık, cüretkârlık’ anlamlarına gelen başlığıyla, Rahşan Düren’in yaratıcı cesaretine ve yeni deneylere olan yaklaşımına atıfta bulunuyor. Sergi 15 Ekim-15 Mart tarihlerinde Tarhan Han’da.

Bağımsız sanatçılara dinamik bir platform sunan Offgrid Art Project, ‘Tesirli Karşılaşmalar’ sergisini Daire Sanat iş birliğiyle gerçekleştiriyor. Bu sergide ekoloji, sanat ve teknolojinin kesişiminde eserler üreten sanatçılar bir araya geliyor. Geçtiğimiz sonbaharda Daire Sanat konuk sanatçı programına seçilerek atölye programını tamamlayan sanatçılardan Can Memişoğulları, ses, mekan ve dijital teknolojilerin etkileşimlerini konu alan araştırmalarını bireysel ve toplumsal dönüşüm süreçleriyle ilişkilendirirken; Aslıhan Mumcu ve Beyza Durhan’ın kurucusu olduğu KovanProject, ekolojiden temellenen sanatsal pratikleriyle dikkat çekiyor. Bu çok yönlü sergi, sanatseverlere farklı disiplinleri bir arada deneyimleme fırsatı sunuyor. Sergi 13 Şubat-28 Mart tarihlerinde Offgrid Art Project’te.

Geride bıraktığımız 28. İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahnelenen Tiyatro BeReZe imzalı ‘Martı Mıyım?’ izleyiciyle buluşmaya devam ediyor. Ekip bu oyunda, çağımızın radikal dönüşümlerinin gölgesinde geçmişi kutsama eğiliminde olan günümüz Çehov karakterlerini sahneye taşıyor. Sezin Akbaşoğulları, Sanem Öge, Tolga İskit, Nazlı Bulum ve Erkan Uyanıksoy’un rol aldığı bu incelikli oyun, sahnede hem kurgu ile gerçeği hem de geçmişi, şimdiyi ve geleceği birlikte yaşatıyor. Yıllardır Türkiye’nin içinden geçtiği birçok zorlu süreçle baş etmeye çalışan deneyimli beş tiyatrocu sahnede adeta varlıklarını sorguluyor ve “Nasıl devam etmeli?” sorusuna yanıt arıyor.

Mozart’ın bestelediği ‘Don Giovanni’, opera literatürünün başyapıtlarından biri. İlk kez 1787 yılında sahnelenen 'Don Giovanni', dahi librettist Lorenzo Da Ponte'nin kaleme aldığı libretto’suyla kara komedi olarak da nitelendiriliyor. Çapkın ve sınır tanımayan Don Giovanni karakterinin maceralarına odaklanan eser, insan doğasının iyi ve kötü yönlerini kusursuzca sergiliyor. Aytaç Manizade'nin sahneye koyduğu bu etkileyici yapıtta İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nı İbrahim Yazıcı yönetiyor. Don Giovanni’yi canlandıran isim ise Mehmet Murat Güney.

‘Uzak’, ‘Ahlat Ağacı’ gibi filmlerin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan, Dirimart’taki üçüncü kişisel sergisi ‘Yolda’ ile karşımızda. Sergide sanatçının daha önce hiçbir yerde sergilenmemiş yeni eserlerini görme şansı bulacaksınız. ‘Yolda’ Ceylan’ın Cezayir, Çin, Hindistan, Mısır, Rusya, Türkmenistan ve Türkiye gibi çeşitli yerlerde çektiği portrelerden oluşuyor. Bu kareler farklı ülkelerde, farklı etnik ya da kültürel ortamlarda çekilmiş olsalar da, kameranın odaklandığı herkes aynı koloninin insanıymış gibi görünüyor. Herkesi birbirine bağlayan, ortak bir noktada buluşturan belli bir duygunun varlığını hissetmek hiç de zor değil. Bunun nedeni, Ceylan’ın bir söyleşisinde de belirttiği gibi, portrelerinde fotoğrafladığı insanların gerçek dünyalarını ortaya çıkarmaktan çok, onları kendi dünyasının kahramanları, ancak duygularıyla ulaşabildiği soyut bir gezegenin vatandaşları haline getirmeye çalışmasına bağlanabilir. Böylece her bir portre, fotoğraflanan insanların kendine has dünyasını anlamaya çalışan değil, belli bir insanlık durumunun ortaya çıkarılmasına hizmet eden bir tür aracı oluyor. Tıpkı sinemadaki oyuncular gibi… Sergiye eşlik eden video ise, yaratım sürecinin perde arkasından küçük bir kesit sunuyor. Sergi 22 Ocak-23 Şubat tarihlerinde Dirimart’ta.

Aşk, fedakarlık ve kader temalarına odaklanan zamansız bir başyapıt izlemeye hazır olun. Giuseppe Verdi’nin, ‘Kamelyalı Kadın’ romanını operatik bir başyapıta dönüştürdüğü ‘La Traviata’, opera tarihinin en çok sahnelenen ve hayranlık uyandıran eserlerinden biri. Hem müziği hem de trajik öyküsü ve karakterlerinin unutulmazlığıyla öne çıkan ‘La Traviata’, sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda dönemin toplumuna tutulan bir eleştiri aynası. Paris’in eğlence dolu dünyasını gözler önüne seren eserde toplumsal tabular, kadınlara biçilen roller ve aşkın özgürleştirici gücü sorgulanıyor. Çatışmaların tam merkezinde yer alan, güçlü ama bir o kadar da kırılgan Violetta’nın trajedisin, bireysel arzular ve toplumsal normlar arasındaki gerilimin bir yansıması olarak görmek mümkün. Devlet Opera ve Balesi Başrejisörü Recep Ayyılmaz'ın sanatın tüm dallarından yararlanarak yorumladığı ‘La Traviata’ izleyiciyi, kendisini yalnızca bir operada değil, insanlığın en temel duygularını işleyen bir yaşam tablosunun içine davet ediyor.

Birlikte sahne alabilecekleri muhtemelen daha önce hiç aklınıza gelmemiş olan iki büyük ismi canlı dinlemeye hazır olun. İspanyol müziğinin Grammy ödüllü güçlü sesi Buika’nın sahnesine Türk arabesk müziğin kült isimlerinden Kibariye konuk oluyor. BKM’nin girişimiyle hayat bulan bu ilginç konser iki farklı müzik janrının büyük isimlerini buluşturmasıyla önemli. Üstelik proje bu konserle sınırlı değil; Buika ve Kibariye, Sezen Aksu’nun ‘Sevdam Ağlıyor’ parçasını birlikte yorumladılar. Bu şaşırtıcı buluşmaya kulak verin deriz.

Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nin ikinci süreli sergisinde natürmortlar başta olmak üzere yeme içme temasının işlendiği resim ve heykeller yer alıyor. Serginin küratörlüğünü, müzenin kurucu küratörü Prof. Dr. Gül İrepoğlu üstleniyor. İrepoğlu, sergiyle aynı adı taşıyan bir de kitabın hazırlığını üstlendi. Sergide, 150’den fazla Türkiye İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu’na ait eserin yanı sıra, çok sayıda saygın koleksiyoner ve kurumdan ödünç alınan 50’ye yakın eserle birlikte 90 sanatçıya ait 200’ü aşkın sanat eseri yer alıyor. “Cömert Doğa” temasıyla başlayan sergi natürmortlar, ürünlerin sunulduğu pazar yeri, manav, fırın, dükkan ve sokak satıcıları, balıklar ve balıkçılar, su, yiyecek hazırlıkları, sofralar, lokantalar ve kahvehaneler gibi bölümlerle devam ediyor. Sergi odalarında sanat eserlerine, ‘İstanbul’un Resmi’ sergisinden de alışageldiğimiz üzere şiirler eşlik ediyor.  

  Pg Art Gallery’nin ‘Görülmemiş Olan’ sergisi, dokuz sanatçının daha önce galeride hiç sergilenmemiş eserlerinden oluşuyor. ChatGPT küratörlüğünde gerçekleşen sergi, sanatçıların yaratıcı süreçlerindeki yeni adımlarını ve deneysel çalışmalarını izleyiciye sunuyor. Her eser, izleyiciyi keşif ve anlam arayışına davet ederken, aynı zamanda farklı malzemeler, teknikler ve kavramlar üzerinden şekillenen bir diyalog alanı yaratıyor. Sergide Ceren İren, Funda Alkan, Hasan Pehlevan, Je M’appelle Macid, Lara Törün, Metin Ertürk, Ömer Faruk Yaman, Sevim Kaya ve Sinem Demirci’nin eserleri yer alıyor. Sergi 1 Şubat-1 Mart tarihlerinde Pg Art Gallery’de.

2024 yılında Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında İstanbul’da ziyarete açılan ‘Frida Kahlo’nun Günlükleri’ sergisi, festival sonrasında Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) devam ediyor. Frida Kahlo’nun kişisel günlüklerinden esinlenerek hazırlanan sergi, sanatçının yaşamına, iç dünyasına ve sanatsal yolculuğuna derin bir bakış atma fırsatı sunuyor. Ziyaretçileri Kahlo’nun acı ve tutku dolu yaşamını keşfetmeye davet eden sergi, festival kapsamında Beyoğlu’ndaki Grand Pera’da epey ilgi görmüştü. Sergi 23 Ocak-23 Mart tarihlerinde AKM’de.