Farklı mahalleler, aynı dertler

Evrim Kuran’ın ‘Z: Bir Kuşağı Anlamak’ kitabı, bizi bugünün gençlerini daha iyi anlamaya oldukça yaklaştırıyor. “Gençlere umut etme yetkinliğini kazandırırsak, karanlığı yine onlar aydınlatacak” diyen Kuran’la, son kitabını konuştuk.

Reklâm

Evrim Kuran bir kuşak araştırmacısı. Böyle söyleyince ilginç gelebilir fakat yaşadığımız çağa, öncesi ve sonrasına dair yaptığı çalışmalar sonucu bize anlamlı detaylar sunuyor; yaşamı daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Kendisinin de dediği gibi: “Bir kuşağı anlamak, bir dönemi anlamaktır. Bir dönemi anladığınızda ise paradigmanın kıskacına sıkışmaktan kurtulursunuz. Ve sizin gibi olmayanları kendinize ait yargılarla değil, onlara ait gerçeklerle görmeniz mümkün olur.” Kuran’ın Mundi Kitap etiketiyle yayımlanan son kitabı ‘Z: Bir Kuşağı Anlamak’, Türkiye’nin farklı mahallelerinden ve farklı sosyal statülerinden gençlerle yapılan görüşmelerin de yer aldığı ve bu gençlerin verdiği çarpıcı cevaplar bağlamında önemli bir kitap. Çoğu zaman bu nesle dair yaptığımız yorumların ve sahip olduğumuz ön yargıların da bu kitapla birlikte yerle bir olduğuna şahit olacaksınız. Z kuşağını, “Uygun şartlar ve ortam sağlandığında aynı dili konuşup, dünyanın sorunlarını çözebilecek bir kuşak” olarak nitelendiren Evrim Kuran’la sohbetimize buyurun. 

Kuşaklar üzerine çalışmanın günlük hayatınızda size nasıl bir geri dönüşü oluyor?

Beni daha az yargılayan, daha çok anlayan ve gören bir insan haline getirdi çünkü zamanın ruhunu ve bağlamı anlamak, sizin zamanlarınızda yaşamayanların belirli davranış kalıplarını da anlamayı kolaylaştırıyor. Kuşak çalışmaya başladığımdan beri bağlam benim için içerikten daha önemli hale geldi. 

Tanıştığınız insanların hangi kuşağa dahil olduğunu öğrendikten sonra onlarla ilgili kafanızda çözümlemeler yapıyor musunuz?

Evet kaçınılmaz biçimde yapıyorum. Çocukluğunu, gençliğini nasıl bir ortamda ve hangi şartlarda geçirmiştir; benim için önemli.

‘Z: Bir Kuşağı Anlamak’ isimli kitabınız için araştırmalar, soruşturmalar yaparken bu kuşağa dair sizi en çok şaşırtan şey ne oldu?

Birbirinden sosyoekonomik olarak ne kadar farklı olurlarsa olsunlar, kuşaklardır ilk defa benzemezlerin bir araya gelmesinin en mümkün olduğu kuşak olduklarını anladım. Uygun şartlar ve ortam sağlandığında aynı dili konuşup, dünyanın sorunlarını çözebilecek bir kuşak.

Doğum yılınız tavır ve inançlarınızı belirler diyemeyiz, ancak fırsatlarınızı belirler,” diyorsunuz. Peki, bulunduğumuz kuşak fırsatları değerlendirme biçimimizi etkiler mi?

Fırsatları yaşadığınız dönem belirler, ancak kuşağınız fırsatları değerlendirme biçiminizi bence etkilemez. Bu çok kişisel bir yetkinlik.

Kitabınızı okuduktan sonra Z kuşağından umutlanmaya başladığımı itiraf etmeliyim. Genel bir kanı olarak Z kuşağı sorumsuz, saygısız, okuyup araştırmayan bir nesil olarak görülüyor. Sizce bu kanının nedeni nedir? Z kuşağı kendini anlatmakta sıkıntı yaşıyor olabilir mi?

Z kuşağının kendini anlatmak gibi bir çabası ve hatta ihtiyacı olduğunu da sanmıyorum. İnandıkları gibi yaşıyorlar. Sorun şu ki asırlardır her öncül kuşak kendinden sonrakileri sorumsuz, saygısız, duyarsız olarak nitelemiştir. Halbuki bu kavramların tanımları da kuşaklarla birlikte değişir.

Arka mahallelerde yaşayan ve orta-yüksek statüye sahip Z kuşağına mensup gençlerle ayrı ayrı görüştünüz. Bu iki dünyanın hayata bakışını kendileri de çok çarpıcı bir şekilde anlatmışlar zaten. Siz bu kuşağın Türkiyede yaşamaları bağlamında farklı cevaplar vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dertleri farklı. Doğal olarak yanıtları da farklı. Ama satır aralarını okuduğunuzda benzer dertlerden muzdarip olduklarını anlıyorsunuz. Adalet ihtiyacı, belirsizlikten kaynaklı yüksek stres, sorun çözme sıkıntıları, rol model seçiminde yetersizlik gibi… 

Umut eylemlilik halidir, umut yumruklarını sıkmak, umut ayağa kalkmak, umut daha yaşanır bir dünyaya yaparakinanmaktır. Gençlerimizin umuda ihtiyacı var” diyorsunuz. Bu cümleler çok etkiledi beni. Sizce şu an yaşadığımız dönem, gençleri umutlandıran bir dönem mi?

İyimser olmayabilirler ama bu umutlu olmayacakları anlamına gelmez. Zor bir ülkede, zor zamanlar yaşadıkları bir gerçek. Ama gençlere umut etmek için gerekli yetkinlikleri kazandırırsak dönemin karanlığını yine onlar aydınlatacak. 

Z kuşağı sahiciliğe çok önem veriyor” diyorsunuz. Peki, dijital dünyada sahiciliği nasıl yakalayabiliriz?

Ben dijital dünya kavramını sorguluyorum. Dünyamız dijital değil. Dünyamız hâlâ ve her şeye rağmen kuşların, böceklerin, ağaçların, çiçeklerin, caddelerin, sokakların olduğu bir yer ve dijital ise sadece bir araç. Sahicilik için de kullanılabilecek bir araç.

Ebeveynlerin çocuğa özel medya planı yapması gerektiğini söylüyorsunuz. Bu medya planının olmazsa olmazları neler? Şu an anne babaların yaptığı hatalar neler sizce?

Ekran sürelerinin belirlenmesi ve bu konuda net olunması çok önemli. Bir de polisiye tedbirler almak yerine çocuklarımızı sosyal medya güvenliği konusunda eğitmek de çok mühim. Dijital zorbalık, sosyal medya etiği gibi konularda mutlaka önce kendimizi sonra onları eğitmeliyiz. 

Sizce okul ne işe yarıyor? Ne işe yaramalı?

Bence okul şu anda yetenekleri standardize etmeye ve ortalama vasat ürünler ortaya çıkarmaya yarıyor. Peki ne işe yaramalı? Bireyin potansiyelini ortaya çıkarma, onu ilgi alanında üstün performans sergileyebilmesini kolaylaştıracak araçlarla donatma işine yaramalı. 

Ülkemizde en az rastlanan kariyer profilinin idealistler olduğunu yazıyorsunuz. Sizce idealist insanlar niye azaldı?

Ne ekersen onu biçersin. Son iki kuşaktır rol modeller ortada. Bence sürpriz bir sonuç değil. 

Sizce Türkiyede freelancerlara, gig çalışanlarına sıcak bakan, onlarla uyumlu bir şekilde çalışan şirket var mı? Bu şirketlerin ortak özelliği nedir?

Evet şimdilik az da olsa var ama yakın gelecekte artacağını düşünüyorum. Bu şirketler geleneksel hiyerarşik katmanlarda yoklama alarak çalışan şirketler değil. İş sonuçlarına ve kalitesine önem veren, geçen yüzyılların mekanistik yönetim anlayışının ötesine geçmiş, statükocu değil, yenilikçi olan, esnek, çevik ve öğrenen organizasyonlar. 

Sizce iki farklı kuşak birbirine Seni kendime ait yargılarla değil, sana ait gerçeklerle görüyorum,” diyebilecek mi? Tüm bu yıllar içerisinde bu iletişime yaklaştığınızı düşünüyor musunuz?

Evet diyebilecek. Hepsi değil. Hepsinin demesi de şart değil. Ama anlamlı bir ölçekte bunu söylemeyi başaracağız. Bunu da Z kuşağı sağlayacak. Hem de anlaşılmak için özel bir çaba sarf etmeyerek...

‘Z: Bir Kuşağı Anlamak’, Mundi Yayınları, 128 sayfa, 16 TL.

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm